🎆 Pozitif Bakış Açısıyla Mutluluğu Yakalamak

porno porno izle sincan escort porno izle Olumlu Bakış Açısı Nasıl Geliştirilir. Alternatif Kişisel Gelişim ve Kuantum Düşünce Olumlu Bakış Açısı Nasıl Geliştirilir Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz Pozitifolmak herkesin hayatında önemli bir kural olmalı. Bilimsel çalışma ortaya koydu ki, haz peşinde değil, anlam peşinde koşmak anlam ifade ediyor. Mutluluğu amaç olarak seçen Türker Baş, “Kendimizi ve çalışanlarımızı nelerin mutlu edeceğini bilmediğimizden, iyi niyetle yaptığımız çoğu şey bizi mutsuzluğa sürüklüyor. Bu tabloyu değiştirmek için öncelikle aynı hataları yapmayı bırakmamız ve mutluluğa farklı bir bakış açısıyla yaklaşmamız gerekiyor.” dedi. Pozitifbir bakış açısıyla danışanlarının hayatta karşılaştığı memnuniyetsizlikleri ve huzursuzlukları bulup çözümlemesine yardımcı olan kişilerdir. Koç, danışanın tam ve bütün olduğundan yola çıkarak akıl ve tavsiye vermez; odaklayıcı sorular sorarak kendini fark etmesine destek olur. Tümsüreci bütüncül bir bakış açısıyla ele alıyor; hayata geçirdiğimiz yapılar sayesinde güven duygusunu, mutluluğu ve konforu müşterilerimizle buluşturuyoruz. Yatırımcıların proje ve uygulama sürecinde ihtiyaç duyduğu her konuyu kapsayan çalışma prensibiyle hareket ediyoruz. Buyazımızda evrimsel açıklamalardan yola çıkarak arkadaşlıktan, bu ilişki türünün neden ve nasıl günümüze kadar geldiğinden bahsedeceğiz. Sosyal varlıklar olarak farklı özelliklere sahip ilişkiler kuruyoruz ve bu ilişkilerimizi de çeşitli şekillerde sınıflandırıyoruz. Bu tarz sınıflandırmalar her ne kadar Felsefi bir bakış açısıyla mantık ve diyalektik çerçevesinde ifade etmeye çalıştığım husus, düşünen ve akıllı bir varlık olan insan varlığının temelinde yer alan gücün, düşünce gücü olduğudur. dqdn. Sürekli duyuyoruz değil mi? Başarılı ve mutlu olmak için pozitif düşünmenin kadar gerekli olduğunu! Hayatımızı kötü anlamda etkileyebilecek negatif kişilerden uzak durmamız gerektiğini! Yani bu hayatın hakkını vererek yaşamak için pozitif olmayı alışkanlık haline getirmeyi! Evet, çünkü pozitif olmak hem kişinin kendisini hem de etrafına yaydığı enerjinin frekansını etkiliyor. Biliyorsunuz ki pozitif enerji yüksek frekanslı enerjiler arasında gösterilmektedir. Öfke, kıskançlık, nefret gibi duygular ise düşük frekanslı duygulara örnek olarak gösterilebilecek enerjilerden bazılarıdır. Pozitif olan yüksek frekanslı enerjiler bizi her anlamda başarıya götürürken, negatif olan düşük frekanslı enerjiler ise mutsuzluğun en önemli nedenleri arasındadır. Yani etrafınıza bir bakarsanız, bu düşük enerjinin çoğu kişiyi esir alarak mutsuz ettiğini görebilirsiniz. Mutsuz yüzler, işini sevmeyerek yapan profesyoneller, çocuğuyla yeterince ilgilenmeyen anne babalar, birbirine katlanmaktan başka bir şey yapmayan eşler, hatta ve hatta küçücük yaşlarda olumsuz düşüncelerin kurbanı olmuş çocuklar! Siz de farkında değil misiniz, mutsuz insanların sayısı her geçen gün daha da artıyor? Çareyi beynini uyuşturacak ilaçlarda arayan insanlar; psikologların, psikiyatristlerin kapısını aşındırıyor? Negatif enerjinin etkisi gün geçtikçe daha da güçleniyor? Eminim, siz de etrafınızda belki de kendi içinizde olup bitenlerin farkındasınız. Peki, o zaman neden bu konuda bir şey yapmıyorsunuz? Neden zihninizin, bedeninizin ve ruhunuzun olumsuz düşünceler tarafından istila edilmesine izin veriyorsunuz? Elinizde olan gücü neden artık açığa çıkarmıyorsunuz? Belki kendinizi yeterince güçlü hissetmediğiniz, belki de bunu nasıl yapacağınızı bilmediğiniz için. Ya da “ama ben doğuştan melankoliğim” diyerek kendinize bahaneler yarattığınız için. Milyonlarca insanın açlıkla mücadele ettiği, savaşlarda masun insanların öldüğü, küçücük çocukların hayatlarına kast edildiği, uçan balonlar ve uçurtmaların yerine füzelerin havada uçuştuğu için! Kısacası bu dünya pozitif düşünceyi hak etmediği için! Diye düşünüyorsanız, işte burada büyük bir hata yapıyorsunuz. Çünkü herkes sizin gibi düşünse, durum çok daha kötüleşir ve sonunda toplu olarak intihar etmemiz gerekir. Sadece bir kişinin pozitif düşüncesiyle bile bu dünyada ne kadar çok iyi şey yapılabileceğini sakın ola görmezden gelmeyin. Sonuçta hem kendiniz hem çevreniz hem de koca evren için daha pozitif olmanız gerektiğini unutmamalısınız. İşte bunu başarmak isteyenler için güzel bir başlangıç olabilecek liste! Aşağıda daha pozitif olmak için atılması gereken 15 adımın ne olduğunu öğreneceksiniz ve umarım bu liste sizin için faydalı olur. Mutluluğu Dışarıda Değil Kendi İçinizde Arayın! Pozitif insanlar mutluluğun dışarıda değil kendi içlerinde olduğunu anlamışlardır. Çünkü mutluluğunuzu herhangi bir şeye bağlarsanız, onu kaybettiğinizde derin bir mutsuzluğa sürüklenirsiniz. Bu nedenle mutluluğun sadece başka insanlara, eşyalara ya da olaylara bağlı olduğunu düşünmeyin. Mutluluğu bulmak için önce kendi içinize bakın. Pozitif Düşünme Üzerine Pratik Yapın Çünkü düşünceler hareketlerinizi de etkiler. Eğer sürekli negatif şeyler düşünürseniz, sizin için olan tüm çıkış yollarını kapatmış olursunuz. Bu nedenle pozitif bir insan olmak için, olumlu şeyler düşünmeyi öğrenmelisiniz. İnanın bana, olumlu düşünce bu dünyadaki en önemli güçler arasındadır. Kendinize İnanmak için Sebepler Bulun Başarısızlıklarınız için sürekli bahaneler yaratıyorsunuz ya, işte bu yaratıcılığınızı boşa heba etmeyin. Yeni fikirler üretme konusundaki yeteneğinizi olumlu şeyler için harcayın. Mesela, kendinizi işe yaramaz biriymiş gibi hissettiğinizde, başarılı ve güçlü olan yönlerinizi düşünün ve kendinize inanmak için sebepler bulun. Düzenli Olarak Spor Yapın Daha pozitif olmak istiyorsanız, düzenli olarak spor yapmalısınız. Bu vücudunuzun daha fazla endorfin hormonu salgılamasına yardımcı olacaktır. Öte yandan spor yapmanın daha pek çok farklı etkisi vardır. Mesela; daha fit bir vücuda kavuştuğunuz için kendinizi iyi hissedecek, çok daha düzenli bir biçimde uyuyabilecek, daha az stres yaşayacak ve daha pek çok açıdan mutlu olacaksınız. Negatif Düşüncelere Sahip İnsanlardan Uzak Durun! Etrafınızdakilerin içinde bulunduğunuz duruma o kadar çok etkisi var ki! Bu nedenle, çevrenizde negatif insanlara yer vermeyin. Enerjinizi düşürecek ve hayata sürekli olumsuz bir açıdan bakan kişilerle arkadaşlık etmeyin. Onların adeta bir kara delik gibi olan ruhlarıyla sizin pozitif duygularınızı yok etmelerine izin vermeyin. Doğada Vakit Geçirin Evet, kapalı kapıların ardından çıkın ve açık alanlara yönelin. Gidin ve çimenlerin üzerine uzanın, bembeyaz karların üzerinde yürüyüş yapın, doğanın söylediği o müthiş şarkıyı duymaya çalışın. Gölde yüzen küçük bir balıkta, ağaçların arasından yansıyıp suyun yüzeyini aydınlatan o sıcacık güneş ışığında saklı olan mutluluğu keşfedin. Emin olun, doğada vakit geçirmek size en kuvvetli antidepresanlardan bile daha iyi gelecektir. Dürtüsel Harcamalardan Kaçının Sizi o an için mutlu edecek, ama uzun vadede düşünüldüğünde sizin için zararlı olacak harcamalardan şiddetle kaçının. Yani dürtüsel yapılan alışverişlerden uzak durun. Çünkü bunu alışkanlık haline getirirseniz bütçenizi zorlar ve doğal olarak da olumsuzluklara doğru hızla yol alırsınız. İyisi mi siz, negatifliklere zemin hazırlamamak için hiçbir zaman gereksiz yere harcama yapmayın. Başarısızlığı Kabullenmeyi Öğrenin Başarılı insanlara bir bakın. Herhangi nedenden dolayı başarısız olduklarında bunu kabullenir ve tekrar çalışmaya başlarlar. Negatif insanların yaptığı gibi başarısızlıkları için bahane bulmaya çalışmaz ya da “denedim olmadı” diyerek kolaya kaçmazlar. Bu nedenle, siz de başarısızlıklarınızı kabullenmeyi öğrenin ve her başarısızlığınızdan sonra yere daha sağlam basmaya çalışın. Sorumluluk Almayı Öğrenin Pozitif insanlar hayatlarında olup biten her şeyin sorumluluğunu almayı bilirler. Başkasından kaynaklanan bir sorun olduğunda bile, bunun bir anlamda kendi suçu olduğunu bilir ve hiçbir şeyi başkalarına mal etmezler. Sonuçta hayatınızdaki dış etkenleri de belirleyen sizsiniz. Bu nedenle aldığınız tüm kararların arkasında durun ve bunun sonucunda kendinizi ne kadar güçlü hissedeceğinizi görün. Düşüncelerinizi Kontrol Etmeyi Öğrenin Negatif düşünceler o kadar saldırgandır ki bir kez bu düşüncelere izin verdiğiniz zaman, onların kontrolü ele almasına yardım etmiş olursunuz. Bu nedenle düşüncelerinizin ipinin sizin elinizde olduğundan hiçbir şüpheniz olmamalı. Olaylar karşısında ne düşünmeniz gerektiğini siz belirlemeli, hayatınıza yön verecek fikirlerin kontrollü bir biçimde aklınızda olduğundan emin olmalısınız. Kendinize Zaman Verin Daha pozitif bir insan olmak için arada sırada kendinizi şımartmalısınız. Gün içinde kendinize özel zamanlar yaratmalı, bu zamanlarda bir anlamda düşünce detoksu yapmalısınız. Zira bu şekilde kara düşüncelerin zihninizde birikmesine ve yer etmesine izin vermemiş olup, tamamen olumlu düşüncelerle hayatınıza devam edebilirsiniz. Mesela size huzur veren bir şarkı açın, gözlerinizi kapatın ve tüm olumsuzlukları üzerinizden attığınızı hissedin. Ne kadar da hafiflediniz, değil mi? Her Zaman Bir Çözüm Yolu Olduğunu Bilin Biliyorum, bazen hayat kaldıramayacağınız bir yük kadar ağırlaşacaktır. Ama bu anlarda umutsuzluğa kapılıp durumu daha da kötü bir hale getirmek yerine, pozitif olmaya çalışmalısınız. En aydınlık sabahların en karanlık gecelerden sonra, güneşin en güzel halinin şiddetli yağmurlardan sonra geldiğini aklınızdan çıkarmamalısınız. Kısacası bu zor hayata her zaman bir çıkış yolu olduğunu bilerek bakmalısınız. Asıl Önemli Olanın Başkalarının Değil Sizin Mutluluğunuz Olduğunu Unutmayın! Hayatınızı başkalarını mutlu etmek için çalışarak harcamayın. İnsanlar kırılacak diye onlara sürekli “evet” dememeli, gerektiği zaman “hayır” diyebilmeyi öğrenmelisiniz. Unutmayın ki bazen bencil olmanız gerekecektir. Sonuçta en değer verdiğiniz insanları bile ancak siz mutlu olduğunuz takdirde mutlu edebilirsiniz. Dolayısıyla “bu annem için, bu babam için, bu çocuklarım için…” demekten vazgeçmeli, kendinizi mitolojik bir kahraman olarak görmeyi bırakmalısınız. Hayatınızı Etkileyecek Kararlar için Başkalarının Onayını Beklemeyin Tek başınıza seyahate çıkmak için birilerinden izin almayı beklemeyin. İşinizi değiştirmek için eşinizin de bunu onaylamasına ihtiyaç duymayın. İstediğiniz bölümü okumak için ebeveynlerinizden izin almayın. Unutmayın ki bu sizin hayatınız. Başınıza ne gelirse gelsin, sorumluluğunu siz alacaksınız. İşte tam da bu nedenden dolayı, sürekli olarak başkalarının sizi onaylamasına izin vermeyin. Çünkü tek başınıza karar almak size çok daha iyi hissettirecektir. Bırakın Geçmiş Geçmişte Kalsın, Siz İçinde Olduğunuz Anı Hissedin! Geçmişte yaptığınız hataları düşünerek, kendinizi boş yere cezalandırmayın. Yaptığınız şey ne kadar kötü olursa olsun, geçmişte kaldı değil mi? Bu nedenle tüm yaşanmışlıkları toplayın, kilitli bir sandığa koyun, anahtarını denize atın ve bunları zihninizin bir köşesinde unutulmaya bırakın. Öte yandan, sürekli olarak geleceği düşleyerek bugününüzü de ziyan etmeyin. Elbette, geleceğe dair planlar yapacaksınız. Ama bunu yerinde ve zamanında yapmaya özen göstermelisiniz. Yoksa içinde bulunduğunuz mükemmel anları kaçırırsınız. Unutmayın ki hayat kaçırılmaya gelmeyecek kadar kısa! Evet, biliyorum ki “bundan sonra daha pozitif olacağım” demekle yapmak arasında büyük bir fark var. Ama bu listede yazanları uygulamaya çalışarak en azından bunun için çaba gösterebilirsiniz. Anında sonuç elde edemeseniz bile, önünde sonunda çabalarınızın karşılığını göreceğinizden emin olabilirsiniz. Belki de her annenin aslında en derinden istediği şey, çocuğunun her şeyden önce mutluluğu bulması ve hayatın karşısına çıkardığı her zorlukla başa çıkabilmeyi bilmesidir. Bu da demek oluyor ki şartlar ne olursa olsun her şeyin olumlu tarafını görmek, bunu bir avantaj olarak kullanmak ve akıntıya karşı yüzmeye çalışmak yerine kişisel iyilik için çabalamak anne çocuğunun mutlu olmasını ister. Fakat bunu istemenin ötesinde bizler de onlara her şeyin iyi tarafını görmeyi öğrenmeleri için nasıl yardımcı olabileceğimizi bilmeliyiz. Bu bakış açısı, pozitif psikolojik teknikler uygulanarak onlara bedenini, vücudunu ve kalbini eğitmeye katkıda bulunarak onun kendi ve etrafındakilerin güçlü yönlerine ve yeteneklerine odaklanmasını sağlayabilirsiniz. Bu, pozitif psikoloji denilen düşünce biçiminin amaçlarından psikoloji bize çocuklarımıza değerli ve güçlü olduklarını hissettirmek ve öğrenmek için kolayca ve emin adımlarla ilerleyebileceklerini öğretmede yardımcı olabilir. Ayrıca, öğrenme süreci o kadar keyifli bir hal alacak ki buna devam etmek öğretmek için bu tavsiyeleri uygulayınMutluluğu öğretmek, pozitif duygularımıza odaklanmak için bazı basit egzersizleri uygulamaya koymak anlamına gelir ve bunun çocuklarımız üzerinde olumlu bir etkisi olacaktır. Pozitif psikolojinin temeli önce bizim iyimser olmamıza odaklanır ki mutlu çocuklar duyguları arttırınBeynimiz, vücudumuz ve bilincimiz duygularımızı besler. Fakat negatif tecrübeler ve duyguların, pozitif olanlara göre daha etkili olduğu olumsuz duygularla ve kötü düşüncelerle yaşamak bize daha kolay gibi gelebilir. Bu sebeple olumsuz duyguları olumlu duygularla dengede tutmak her kötü hissettiğinde bunu olumlu bir duygu ile dengelemeye bir oyun gibi gelebilir fakat pozitif psikolojinin birçok faydası olduğu görülmüştür. Özellikle çocuklar için pozitif psikoloji alıştırmaları duygularının farkında olmalarını, onları kabullenmelerini, kontrol etmelerini, onlardan keyif almalarını, onlarla anı yaşamayı ve pozitif sinirsel bağlantıları güçlendirmek için onları hatırlamalarını pozitif psikolojinin insan vücuduna olan etkilerinin birkaçıdır ve bilim adamları da neşe, aşk, mizah ve şevk gibi pozitif duyguların bilişsel boyutta da dahil olmak üzere fiziksel ve psikolojik sağlığa etkilerini bu sebeple çocuğunuza her durumda barağın dolu tarafından bakmayı öğretmek çok yaşayın ve bunu öğretinDoğu felsefesi günümüzde çok yaygınlaştığından dolayı “Anı yaşayın” ve “Şimdiki anda kalın” gibi cümleler bugünlerde sıkça tekrarlanan kavramlar haline değersizleştirmek yerine ana ve olduğumuz yere odaklanarak bunları uygulamalı ve olumlu hisleri tecrübe etmeliyiz. Çocuğunuz size bunun için teşekkür edecek çünkü ana odaklanarak onları dinlediğinizde ne söylediklerini gerçekten duymuş olursunuz. Aynısı onlara yemek yedirdiğiniz, onları yıkadığınız durumlar için de yaşamaya çalışmak için kendinize şu soruları sormalısınız Aklım şu an nerede? Ne okuyorum? Ne dinliyorum? Kimle konuşuyorum?Her işi başarılı bir şekilde sonuçlandıracağınızdan ötürü sizin örneğinizden yola çıkarak çocuğunuz yaptığı şeye odaklanmanın faydalarını dinleyinAktif bir şekilde, aksini ispatlamaya çalışmadan ya da hissettikleri için onu küçümseyip suçlamadan çocuğunuzu dinleyin. Bu durumu problemlerini başka bir bakış açısıyla görecekleri ve çözüm bulacakları bir fırsata dek açık bir şekilde anlamışsınızdır ki çocuk yetiştirme süreci ebeveynleri olarak bizlerin de kendimizi yeniden eğitmemizi ve saygılı çocuklar yetiştiren anne baba modelini benimsememizi düşünceye göre çocuğunuza mutluluğu öğretmek için size birkaç tavsiye gelişiminde ve amaçlarına ulaşmasında yardım edinÇocuğunuza erken yaşta bir hedef koymanın ve bunu başarmanın ne anlama geldiğini öğretmeniz onlara tatmin duygusu yaşatan iyi bir tecrübe olacaktır. Bu aynı zamanda onlara, hayal kırıklığı ile başa çıkmayı ve amaçlarını yeniden değerlendirerek başarısızlıklarının üstesinden gelmeyi özgürce oynamaya teşvik edinÇocuğunuzu bir aktiviteye derin bir şekilde odaklandığında rahatsız etmemeye çalışın çünkü bunu yaparken özgür hissediyordur. O an hissettiklerini yaşaması, becerilerini geliştirmesini, odaklanmayı öğrenmesini, hayal gücünün gelişmesini ve başarılı hissederek mutlu olmasını hissi yaratmak önemlidirAilecek bir şeyler paylaşmak çocuğunuzun kendisinden büyük bir şeyin, bir aile grubunun parçası olduğunu hissetmesine ve anlamasına yardımcı olur. Bu tecrübeden yola çıkarak bir topluluğun, bir şehrin, bir dünyanın parçası olduklarını da yavaş yavaş anlamaya başlar. Çocukların aitlik hissi yalnız olmadıklarını anlamalarına ve onlara benzeyen ya da benzemeyen birçok kişi olduğunu fark etmelerine olarak paylaşım yapmakAile olarak paylaşım yapmak çocuklara birçok şey öğretebilir. Yukarıda anlatıldığı gibi aitlik hissine ek olarak birçok farklı kişi ile bağlantı kurmalarını sağlar ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunur. İlişkilerde uyumu ve mutluluğu yakalamak, zamanla sevgiye dönüşen aşkı devam ettirmek için çok önemli! Bunun için sekiz temel duygusal gereksinimin ya da yaklaşımın ilişkilerde hayata geçirilmesi gerekiyor “Koşulsuz sevgi, ilgi, anlayış, saygı, takdir, kabullenme, güvenme ve sabır.”KOŞULSUZ SEVGİYüreklerin en çok susadığı duygu olan koşulsuz sevgi, çıkarsız sevmek olarak biliniyor. Kişinin yapacağı uygun davranışlar karşılığında verilen bir sevgi olmuyor, karşılıksız, hesapsız bir sevgiyi tarif ediyor. Bu nedenle bağlayıcı, birleştirici, paylaştırıcı ve bir araya toplayıcı bir yaklaşım olan koşulsuz sevgi, sevgilerin en güzelini, en gerçeğini, çiftin birbirinin iyi taraflarını da kötü taraflarını da sevmesini, olduğu gibi kabul etmesini ifade öncelikle belirli birşey üzerinde toplama eğilimi olarak tarif edilen ilgi, çiftin birbirine yakınlık duyması, birbirlerinden ve birlikte yaptıkları etkinlerden hoşlanması ve birbirlerine öncelik tanımaları eğilimi olarak biliniyor. Bu nedenle ilgi duymak partnerin iyiliği ve mutluluğu için endişelenmeyi, onu değerli ve çok özel görmeyi de ilişkilerindeki görüş ve inanış etmenlerinin etkisiyle beliren düşünüş biçimi ve zihniyet olarak tarif edilen anlayış, “hoş görme ve hâlden anlama” olarak anlam kazanıyor. İnsan ilişkilerinin temelini sağlıklı iletişim oluşturuyor. Bu iletişimi daha doğrusu ilişkileri geliştirmek, iyileştirmek, barış ve huzur getirmesi için yönlendirmek şansına sahip olan da yine çiftin kendisi… Bu şansı doğru ve bilinçli bir şekilde ve iyi kullanmak, çiftin birbirine anlayışla davranması, “anlayış ve hoşgörü” kavramlarına günlük yaşamda ve özellikle çatışma hallerinde kurtarıcı unsur olarak dört elle sarılmak, sorunsuz iletişimin en kestirme yolu olarak biliniyor. Çift birbirinin yerine kendini koyduğunda, olaylara onun bakış açısıyla bakmaya çalıştığında anlayışlı olmanın ilk adımını atmış oluyor. Çift “Partnerimin duyguları nasıl?”, “Bugüne kadar yaşadıklarından nasıl etkilendi?” gibi soruların yanıtını bulmaya çalıştığında, birbirleri hakkında düşünmeye başladığında da ikinci adım atılmış oluyor. Son adım ise tüm bunları çiftin birbirine hissettirilmesinde yatıyor. Gülümseyerek ve yumuşak bir ses tonuyla çift birbirini anlamaya çalıştığında, koşulsuzca sevdiğini ve kabul ettiğini gösterdiğinde düşünce ve duygu kanallarını açabiliyor, empati kurabiliyor, “ben” merkezli değil de “sen” merkezli bakış açısını ortaya koyabiliyor. Anlayışlı olan bu yaklaşımla herhangi bir sözün, duygunun ya da durumun anlamı daha derin hissedilebiliyor. Çift birbirini anlayarak dünyayı bir başkasının görüş açısından değerlendirebiliyor. Bu nedenle anlayışlı yaklaşım adeta, “Seni yargılamadan önce, senin ayakkabılarınla yürüyeceğim!” anlamına geliyor. SAYGIÖzel ve değerli olmayı içine alan, partnere karşı dikkatli, özenli ve ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusuna saygı adını veriyoruz. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusunu içinde barındıran saygı, bir kişiye, bir düşünüşe, bir eyleme, bir başarıya, bir insanın kişiliğine yüksek değer ve önem vermekten doğan özel bir duygu. İlişkinin cicim ayları geçince ve çiftler birbirlerine alışıp rahatlayınca, başlangıçtaki nazik sözler ve jestler, çok yanlış bir şekilde, yavaş yavaş azalmaya başlıyor. Ancak içinde saygı ve koşulsuz sevgiyi barındıran nezaket, çiftleri bir arada tutan bir tutkal. Nezaketin temeli ise saygıya dayanıyor. Saygılı bir yaklaşım karşıdaki kişinin haklarını, isteklerini ve gereksinimlerini kabul etmeyi kapsıyor. Ancak istek ve gereksinimlere saygı duymanın nedeni korku olmamalı, nezaket ve karşı tarafın bunu hak ettiğine inanmak olmalı. TAKDİR ETMEBeğenme, beğenip belirtme ve değer verme anlamına gelen takdir etme, bir şeyin değerini, önemini ve gerekliliğini anlamak veya bir başkasının davranış ya da çabalarına değer vermek olarak tarif ediliyor. Takdir edilmek kadınlar için bir “istek”, erkekler için bir “gereksinim” düzeyinde oluyor. İstek ertelenebiliyor ama gereksinim nefes alıp vermek gibi vazgeçilmez bir durum. KABUL ETMEBir şeye isteyerek veya istemeyerek razı olmak anlamına gelen kabul etme, karşıdakinin kişiliğini ya da davranışlarını isteyerek algılama, karşıdakinin hatalarını bağışlama, bir öneriyi uygun bulma ve onaylamayı kapsıyor. Bu nedenle kabul etme duygusu, minnet duyma duygusuyla birlikte gelişiyor. Bir kişiyi olduğu gibi ve koşulsuzca kabul etmek, dünyanın en değerli armağanlarının başında geliyor ve karşı tarafta yeterlilik hissinin gelişmesine yardımcı oluyor. GÜVENMEKorku, çekinme ve kuşku duymadan inanma, bağlanma ve itimat anlamında kullanılan güvenme, yüreklilik ve cesaret gerektiriyor, karşıdaki kişinin dürüstlük, zekâ, güvenilirlik, adalet ve samimiyet gibi olumlu niteliklerini kabul etmeyi, herhangi bir hata ya da kusurun olması durumunda karşı tarafın iyi bir açıklama yapılabileceğini düşünmeyi ve çiftlerin yaşadıkları sorunlarının çözümünde olumlu sonuçlara varabilecekleri konusundaki inancı içinde barındırıyor. Bir erkeğin en derin arzularından biri, bir kadını mutlu etmek… Erkek o kadının hayatında bir fark yaratacağını bildiği zaman güven duygusu artıyor. Bu nedenle yakın ilişkilerde bir kadının en önemli görevlerinden biri güvenmek ve erkek düş kırıklığına uğradığı zaman bile, yine takdir ve kabul edip, erkeğe güven duygusunu yitirmemek. Ancak bir erkek için ilgi göstermeyi öğrenmek ne kadar zorsa, bir kadın için de güvenmeyi öğrenmek o kadar zor… Özellikle yakın ilişkilerde eğer bir kadın defalarca düş kırıklığına uğramışsa, benliğinin güven duyan yanını inkâr etme eğilimi göstermesi beklenen bir durum. SABIRAcı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemini göstermek olarak bilinen sabır, mutlu birlikteliklerin en önemli dayanaklarından biri. Dayanma ve dayanıklılık gibi anlamlara gelen sabır, ahlâkî bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı partnerden şikâyetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak, nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında ilişkinin yararını düşünerek ruhi dengeyi bozmamak, sükûnet ve dayanma gücünü ortaya koymak anlamına geliyor. Kadın sabır göstermek yerine sinirlenip üzüldüğü zaman eşi soğuk ve ilgisiz davranmayı sürdürürse, erkeğin sevgisine de güveni zamanla azalıyor. Aynı şekilde bir erkeğin ilgi göstermekten vazgeçmesinin nedeni de tüm çabalarına karşın kendisine güvenilmemesi ya da takdir edilmemesi olarak biliniyor. Eğer erkek eşini mutlu etme yeteneğinden kuşku duyulduğunu hissederse, sabırlı olmak yerine, kadının mutluluğu için çabalamaktan derhal vazgeçiyor. Ne kadar sıklıkla istifa etmeyi ve şirketinize verdiğiniz hizmet ve özveri karşılığında hak ettiğinizden çok daha düşük maaş aldığınızı düşünüyorsunuz? Mutluluk ve tatminin tanımı herkese göre değişir. Bazılarımız parasal yardımları iş tatminine eş değer görürken, bazılarımız çabalarının karşılığını almak ister ve alamadığında da motivasyonunu kaybeder. Bazıları için iş yerinde samimi bir ortam mutluluğun olmazsa olmazıdır. Standartlar ne olursa olsun, kariyerimizden memnun olmak iş- yaşam’ dengesini sağlayabilmenin birinci adımıdır. İngiltere’deki Warwick Üniversitesinde yapılan bir araştırmada mutlu çalışanların mutlu olmayanlara göre %12 daha verimli çalıştığı keşfedildi. Bu insanlar, daha sağlıklı bir yaşam sürüyor, hem mesleki hem de kişisel hayatlarında oldukça güçlü ilişkilere sahip ve kuruma da daha fazla katkıda bulunuyor. Bu makalede işte mutlu olmayı her açıdan inceleyeceğiz, iş motivasyonunun neden önemli olduğunu anlamaya çalışacağız ve işte mutlu olabilmek için etkisi kanıtlanmış yöntemleri tartışacağız. “İnsanların gerçekleştirmek istediği hedeflerin başında mutluluk gelir.” Tom Miles 1. İş Yeri Mutluluğu Nedir?2. İş Yerinde Mutlu Olmanın Önemi3. İş Yerinde Mutlu Olmanın GetirileriMutluluk Başarıyı PerçinlerMutluluk Olumlu Düşünmenizi SağlarMutluluk Stresi Azaltırİş Yerinde Mutlu Olmak Sağlıklı Bir Hayat Sürmenizi Sağlarİş Yerinde Mutlu Olmak Sevgi ve Saygınlığı Artırır4. İş Yerinde Mutlu Olmanın Bilimsel Yönü5. Araştırmalara Bakış6. İş Yeri Mutluluğu ve Kişilik Özellikleri7. İş Yerinde Mutluluk Tablosu8. İş Yerinde Mutlu Olmanın Yolları– Kişinin kendi kendini ödüllendirmesi– Sorumluluk– İş tatmini– Bilişsel Farkındalık ve Akış9. İş Yerinde Gerçek Mutluluğu Yakalamanın 10 İş yerinizi Spor Geri bildirimi alışkanlık haline Bir kere de bir görevden İş arkadaşlarınıza yardım Düşünmeden tepki Kendinize değer Güne güzel Programınızı ayarlayın10. Mutluluk ve Verimlilik Arasındaki İlişki İstatistiklerle Birlikteİlginizi çekebilirEvde Çevirmenlik Yapacak Arkadaşlar Arıyoruz! TL Paranız Olsa Nasıl Yatırım Yapardınız? Hemen Deneyin! 1. İş Yeri Mutluluğu Nedir? Daha önce “Arbedjsglæde” diye bir kelime duydunuz mu? Arbedjsglæde, bir şeyler yaparak’ elde ettiğimiz mutluluk anlamına geliyor. Bu bir duygu aslında, işimizi yaparken kendimizi iyi hissettiğimizde ortaya çıkan bir duygu. Arbedjsglæde, Danimarka’da sıklıkla kullanılan ve iş yerinde mutlu olmak anlamına gelen bir kelimedir. İş yerinde mutluluğu Bize veriken görevleri yerine getirmekten zevk aldığımızda Birlikte çalıştığımız insanların yanında kendimizi rahat hissettiğimizde Işimizden elde ettiğimiz mali yardımlardan memnun olduğumuzda Mevcut becerilerimizi geliştirebilme fırsatını yakaladığımızda Saygı gördüğümüzde ve yaptıklarımız takdir edildiğinde elde ederiz. İş yerinde mutlu olmak bazı yatırımların yapılması ve bunun karşılığında bir şeyler elde etmekten çok daha fazlasıdır. Kişisel özellikler, algı seviyesi, strese sebebiyet verebilecek psikolojik etmenler ve duygusal zeka gibi bireysel faktörlerin hepsi iş ortamında kendimizi rahat hissetmemizi etkiler. “Mutluluk Avantajı” adlı kitabında Shawn Achor, çalışanlarının mutlu olduğu bir şirketin satışlarını %37 oranında, verimliliğini %31 oranında artırabileceğini; bunun da yüksek performans gösteren bir iş ortamının oluşturulmasını sağladığını ve dolayısıyla da çalışan herkesin hayat kalitesinin iyileşebileceğini söylüyor. 2. İş Yerinde Mutlu Olmanın Önemi İş yerinde mutlu olmaktan birkaç yıl öncesine kadar kimse bahsetmiyordu ve haklı sebepleri vardı. Son birkaç yıldaiş hayatında çok önemli değişimler yaşadık ve artık yirmi yıl önce var olmayan pozisyonlarda çalışıyoruz. Sosyal Medya Uzmanı, SEO Uzmanı, Mutluluktan Sorumlu Müdür, Motivasyon Koçu, Kariyer Danışmanı ve Proje Yöneticisi gibi pozisyonlar 1940’larda ve 50’lerde kimin aklına gelirdi ki? Pozisyon çeşitliliğinin böylesine bol olduğu günümüzde kendimizi gerçekten işimize verdiğimizde gerçek mutluluğa erişebiliyoruz. Kurumsal başarı üzerine yaptıkları bir araştırmada iOpener Enstitüsü, iş yerinde mutlu olan çalışanların kendilerini mutlu olmayanlara göre %65 daha enerjik hissettiğini ortaya koydu. Bu çalışanlar mutlu olmayanlara göre 2 kat daha verimliler ve uzun süre çalışabiliyorlar. 3. İş Yerinde Mutlu Olmanın Getirileri Sadece işe gidip sorumluluklarınızı yerine getirmek sizi mutlu yapmaz. Günün geri kalanını kendinizi eve atabilmek için iple çekiyorsanız ve eve geldiğinizde koltuğa yayılıp televizyon izliyorsanız bunlar mutsuz bir hayatın belirtileridir. İşte sizlere iş yerinde mutlu olmanın hayatınıza katacağı faydalar Mutluluk Başarıyı Perçinler İş yerinde mutlu olmak ateş gibi yayılır. Zevkle çalışan çalışanlar motivasyonu düşük olanlara örnek teşkil eder. Örneğin, bir ekip lideri pozisyonundan ve işinden memnunsa mutluluğunu ekibine de aşılar ve birlikte çok daha verimli bir şekilde çalışırlar. İş yerinde mutlu olmak artan verim ve daha iyi grup performansıyla doğru orantılıdır. Mutluluk Olumlu Düşünmenizi Sağlar Bulanık bir zihin olumsuz duyguların kaynağıdır. Zorunluluktan çalıştığımızda kurumun başarısına yaptığımız katkıdan mutluluk duymayız ve zihnimiz yıpranmaya başlar. Stres yapar, konsantrasyonumuzu kaybederiz ve “Bırakmam lazım”, “Dayanamıyorum”, “Buna değmiyorum” gibi düşüncelerle kendi kendimizi yiyip bitiririz. Ama işinden gayet memnun olan çalışanlar ise kendini geliştirmeye daha istekli olacaklardır. Bu çalışanlar problemlere takılıp kalmak yerine çözümlere odaklanırlar. Mutlaka okuyun İş Hayatında Problemleri Çözmenin Yolları Mutluluk Stresi Azaltır Liderlik danışmanı Annie Mckee, çalışanların mutsuz olduğunda beyinlerinin olumlu duyguları bir kenara attığını, yaratıcı düşünme ve muhakeme gücünü zedelediğini söylüyor. Mckee’ye göre düşüncelerimiz, duygularımız ve eylemlerimiz birbirine sıkı sıkıya bağlı. Bu bağlardan birinin kopması diğerlerini de etkileyebiliyor. İşte geçirdiğimiz 8 saat boyunca kendimizi mutsuz hisseder ve moralimizi yükseltecek olumlu düşüncelerin akışına izin verebilirsek strese olan tepkimiz önemli biçimde normalleşir ve iş yaşamımızla ilgili olumlu şeyler düşünmeye odaklanabiliriz. İş Yerinde Mutlu Olmak Sağlıklı Bir Hayat Sürmenizi Sağlar İş stresini ve hayal kırıklıklarını özel hayatımıza taşırsak mümkünatı yok onlardan kurtulamayız. İşle ilgili sıkıntılarını işte bırakabilen başarılı çalışanların yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, madde bağımlılığı ve stresle ilgili diğer rahatsızlıkları yaşama ihtimali daha düşüktür. Kendimizi mutlu hissedersek hastalıklarla savaşmak ve iyileşip sahalara geri dönme gücünü kendimizde bulabiliriz. Fiziksel ya da ruhsal hastalıkları atlatamamak işte bile tahmin edemeyeceğimiz şeylere yol açabilir. Elimizden gelenin en iyisini yapamayız, işimize olan ilgimizi kaybederiz ve sonuç olarak da bütün verimliliğimiz düşer. Mutlaka okuyun İşteki Başarınızda Sağlıklı Olmanın Önemi İş Yerinde Mutlu Olmak Sevgi ve Saygınlığı Artırır Doğal olarak olumlu düşünen ve kendilerinden memnun olan insanlarla arkadaş olmak isteriz. Mutlu olduğunda insanlar iş yerinde eğlenceli ve yaratıcı bir ortam yaratmaya daha hevesli olurlar. İş yerinde mutlu olmak insan ilişkilerinin güçlenmesini sağlamasının yanı sıra insanları hizmet ettikleri kurumun refahı için de birlikte çalışmaya teşvik eder. Mutlu çalışanlar iş yerinde herkesin dahil olacağı bir ortam yaratır ve ne kadar çok çalışan buna katılırsa ekip o kadar iyi gelişir. Mutlaka okuyun İş Hayatında Doğru Arkadaş Nasıl Bulunur? 4. İş Yerinde Mutlu Olmanın Bilimsel Yönü Mutluluk, güçlü ve olumlu bir duygudur ve insan yaşamının temelidir Diener ve Diener, 1996. Mutluluk, yüzyıllardır araştırmaların merak uyandıran bir yönü olmuştur ama psikoloji alanı mutlulukla kısa bir süre önce ilgilenmeye başlamıştır McMahon, 2006. Son 10 yıldır gündemde olan pozitif psikoloji ya da diğer adıyla mutluluğun bilimi, ruhsal sağlıkla ilgilenen kişilerin mutluluğun hayatın farklı alanlarındaki önemini ölçmede ilk başvurdukları yöntemdi Seligman, 2000. Mutluluğun araştırılması, düzenli olarak beyinle ilgili yapılan araştırmaların daha kapsamlı bir parçası ve kısmen yeni ortaya atılmış bir şeydir. Birkaç yıl öncesine kadar psikolojik araştırmalar ruhsal sorunların çözülmesi ve hayatın tekrar normale dönmesiyle sınırlıydı. Ancak pozitif psikoloji sadece tedavi etmez, yanlış olan şeyi düzeltmektense doğru olan şeyi artırmayı hedefler. Pozitif Psikoloji, 1998 yılında Dr. Martin Seligman ve Dr. Mihaly Csikszentmihalyi’nin çığır açıcı çalışmasından sonra tanındı. Bu araştırmacılar, pozitif psikolojiyi hepimizin hayattan almayı amaçladığı tatmine giden yol olarak ortaya atmıştı. “Güzellik bakanın gözlerindedir.” sözünde olduğu gibi pozitif psikoloji de, “Hayatı nasıl görüyorsak onu yaşarız.” felsefesini savunuyor. Psikoloji yazarı Dr. Tal Ben- Shahar’a göre hayatta dört bakış açısı bulunuyor Hedonik Bakış Açısı İnsanlar tamamen aldıkları hazdan ve onları elde edeceği araçlarla meşguldür. Benmerkezci bir bakış açısıyla Hedonik yaşam biçimini benimseyen insanlar, kendilerine verdikleri zararın bilincinde olsalar bile yapılmaması gereken ama yapmaktan haz aldıkları eylemleri örn.; aşırı yemek yeme ya da çok fazla uyuma yapmaktan geri durmazlar. Sürekli Birbiriyle Yarış İçinde Olma Sadece bizim için iyi olana önem verir ve kendi hedeflerimize odaklanırız. Benmerkezci ve rekabetçi bir yaklaşımdır, bu yaşam tarzını benimseyen insanlar kendilerine yardımı dokunduğu sürece diğerlerinin hayrına olan şeyleri göz ardı ederler. Nihilist Bakış Açısı Genellikle depresif ve stresli insanların benimsediği bir yaşam tarzıdır, tamamen olumsuz düşünceler hüküm sürer ve insanları olumsuz düşünmeye sevk ederler. Olumsuz düşünen bir kişi endişelerden ve tersliklerden yakasını kurtaramaz ve bunları def edecek motivasyonu da yoktur. Pozitif Yaklaşım Bu yaklaşımın mutluluğa ve tatmine götüren yol olduğuna inanılıyor. Pozitif bakış açısını benimseyen insanlar Yapmak istiyorum’ ve Yapmak zorundayım’ arasındaki doğru dengeyi bulabilir. Bu bakış açısı tamamen çözüm ve hedef odaklıdır ve daha önce bahsettiğimiz Arbedjsglæde’ ye ulaşmanın en direkt yoludur. İş Yaşamı Anketinde Morgenson ve Humphrey, 2006 aşağıdaki etmenlerin iş yerindeki mutlulukla ilişkili olduğu saptandı İş yerinde otonomi ve karar verme özgürlüğü Görev çeşitliliği ve yaratıcı fikirler içi fırsat yaratılması Görev önemi Yapılan işin takdir edilmesi Görevin zorluğu Mesleki beceriler ve uzmanlaşma İş yerinde sosyal destek Yöneticilerden alınan geri bildirim İş yerindeki çevresel faktörler İş yönetimi ve network bağlantıları 5. Araştırmalara Bakış Mutluluğu şirket kültürünün bir parçası haline getirebilmek için Google ve McDonalds gibi ünlü şirketlerin bünyesinde Mutluluktan Sorumlu Yöneticiler bulunuyor. Görevleri ise iş yerinde mutluluğu yaymak ve çalışanların motivasyonunu yüksek tutmak. 1999 yılında Google bu pozisyonun ilk yöneticisi olarak Chade- Meng Tan’ı getirmeden önce Fransız giyim markası Kiabi’nin Mutluluktan Sorumlu Yöneticisini işe almıştı. Bunlar sektörde çığır açan şeylerdi. Muazzam başarılar elde edildikten sonra farklı sektörlerden Mutluluktan Sorumlu Yöneticilerin işe alınması Google’da bir gelenek haline geldi. Kaliforniya Üniversitesinden araştırmacı Dr. Christine Carter, bir araştırmasında ister işte olsun ister özel hayatta, mutluluğun sadece tatmin olmakla ilgili olmadığını söylüyor. Carter’a göre mutluluk yaptığımız ya da yapmak istediğimiz işten elde ettiğimiz bir şey değil; iyimserlik, şükran, vb. çeşitli pozitif duyguları hissedebilmenin ve bunları bilinçli bir şekilde hayatta uygulama becerisidir. Mutlu olmak herkes tarafından kabul görmek ya da stresin tamamen ortadan kaldırılması demek değil; aksine perspektifimizi genişletebileceğimiz ve negatif duyguları bir kenara atabilme gücüne sahip olmak demektir. Mutlu çalışanlar başarılı şirketler için harika bir yatırımdır. Araştırmalara göre olumlu düşünen bireylerin şirket yönetmesi durumunda uzun vadede finansal anlamda kazanç elde etmesi ve zenginleşmesi daha muhtemel. Warwick Üniversitesinde yapılan bir araştırmada iş yerindeki mutluluğun verimliliği %12 oranında artırdığını yazımızın başında da söylemiştik. Daha fazla verimliliğin, daha fazla yenilikçiliğin ve daha az çatışmanın anahtarı mutlu çalışanlardır. 6. İş Yeri Mutluluğu ve Kişilik Özellikleri Yapılan bir araştırmaya göre, bir çalışanın kendini iyi hissetmesi ve işinden tatmin olması tamamen kendi karakterine bağlı. Bu araştırma çeşitli kurumlardan yaklaşık 3200 çalışandan oluşan geniş çaplı bir örneklem üzerinde yürütüldü ve şu sonuçlar elde edildi İşinden memnun olan ve çalışırken kendini iyi hisseden çalışanlar olumlu duyguları daha çok sergilerken yalnızlık, çaresizlik, depresyon ve güvensizlik gibi olumsuz duyguları daha az sergiledi. Olumlu duyguları daha çok sergileyen çalışanların daha verimli olduğu, işlerinden daha çok tatmin olduğu ve diğerlerinden daha sağlıklı olduğu gözlendi. Olumlu duyguları daha çok sergileyen çalışanların daha şefkatli olduğu, iş arkadaşlarına ve kendisinden daha alt kademelerdeki çalışanlara karşı daha anlayışlı davrandığı gözlendi. Depresyon, stres ve duygusal hassaslıklar gözlenen çalışanların ise motivasyonlarının düşük olduğu, becerilerini geliştirmeye daha az istekli olduğu ve iş yerinde sağlıksız ilişkiler kurduğu gözlendi. Bu kişisel eğilimin iş yerindeki mutluluğu belirlemede önemli bir etken olduğu düşüncesi bu araştırmanın en önemli teziydi ve bulgular da bunu destekliyor. 7. İş Yerinde Mutluluk Tablosu Avustralya’daki Bond Üniversitesinden Profesör Cynthia Fisher, iş yerinde mutlulukla ilgili yaptığı kapsamlı araştırmasında elde ettiği bulguları paylaştığı bir rapor yayınladı. Fisher, bizim iş yerinde mutluluk olarak tanımladığımız şeyin toplumda kabul edilen yargı ve sonuçlarla ilişkili yapılara bağlı olduğunu yerindeki mutluluğu bu yapıların var olduğu seviyeyi, varlıklarının dayanıklılığı ve her yapının kendi niteliğinin kombinasyonu olarak tanımlıyor. Profesör Fisher’ın araştırmalarına göre şu yapılar bir bireyin işinden elde ettiği mutluluğun seviyesini belirliyor Anlık Yapılar Kişisel Yapılar Kolektif Yapılar 1. Duyguları harekete geçiren ani olaylar 1. Bireylerin karakteristik özellikleri 1. Ekibin görevi ciddiye alıp almaması 2. Ruh hali 2. Kuruma bağlılık seviyesi ve çalışanların kurumda oynadığı rol 2. Ekip morali ve teşviki 3. Akış durumu 3. Kişinin zihnini işine vermesi ve verilen görevleri yerine getirmek için sorumluluk hissetmek 3. Grubun ruh hali ve grup üyelerinin birbirine karşı duyduğu bağlılık 4. Duyguları bastırma 4. İş tatmini 4. İnsan ilişkileri ve ekip yönetimi 5. Grubun göreve karşı mevcut ilgisi 5. İşte etkili denetim 5. Performansın takdir edilmesi ve ekip liderlerinden/ amirlerden etkili geri bildirim almak. 8. İş Yerinde Mutlu Olmanın Yolları “Mutluluk ulaşılması gereken bir hedef değil, gidilmesi gereken bir yoldur.” Syndey J. Harris İş yeri mutluluğu her gün yaşanan anlık haz, takdir ve teşviklerle çoğaltıldığında elde edilen mutluluk çok uzun sürmeyebilir. İş yerinde mutlu olmak öznel bir deneyimden çok daha fazlasıdır. Takdir ya da teşvik gibi dış faktörlerin ürünü değildir; düşüncelerimizi, eylemlerimizi ve tepkilerimizi yönetmeyi tercih etme biçimimizden gelir. – Kişinin kendi kendini ödüllendirmesi Her zaman ekip liderlerimizin bizi ödüllendirmesini beklememize gerek yok. Eğer üzerinize düşeni ve elinizden gelenin en iyisini yaptığınıza inanıyorsanız hiç durmayın, gidin kendinizi ödüllendirin. Kendinize verdiğiniz küçük hediyeler işinize olan bağlılığınızı artırır, bunun da devamlılık, enerji, heves ve gurur gibi faktörlerle doğrudan ilgisi vardır. – Sorumluluk Herkesten önce kendimize karşı sorumluyuz. Mutlu bir çalışan her zaman kendi eylemlerinin sorumluluğunu almak ve mesleki becerilerini geliştirmek isteyecektir. Mutlaka okuyun Daha Sorumlu Bir Kişi Olmak İsteyenlere – İş tatmini İş tatmini çoğu zaman iş yeri mutluluğuyla karıştırılır ama ikisi tamamen farklı iki yapıdır. İş tatmini hem bilişsel hem de duygusal bileşeni olan ruh halidir ama iş yeri mutluluğu düşüncelerden çok duygulardan elde edilen duygusal bir durumdur. Çalışanların mutluluğunu geniş çapta ölçerken iş tatminin iş yerindeki mutluluğun algılanmasında önemli bir rol oynadığı bulundu. Kurumlar tarafından sıklıkla kullanılan Minnesota Tatmin Anketi , İş Tanımı İndeksi, İş Ölçeği gibi kullanılan iş tatmini ölçekleri, işinden tatmin olan çalışanların aynı zamanda da işinde daha mutlu olduğu gözlendi. Mutlaka okuyun Çalışanlar, Anlamlı Bir İş İçin Daha Düşük Maaşa Razılar! – Bilişsel Farkındalık ve Akış İş yerinde mutlu olmak olumsuz düşüncelere, dedikodulara ve gereksiz yorumlara kulaklarını kapatmak anlamına geliyor. Mutlu insanlar eylemlerine odaklandığında mutluluklarını perçinleyebilir ve olumsuz düşüncelerin duygularını ele geçirmesine izin vermez. Akış’ ya da akış hali’, Abraham Maslow ve Carl Rogers tarafından İnsancıl Yaklaşım adlı teorilerinde kullanıldı ve daha sonra da iş yeri mutluluğu teorilerinde yer almaya başladı. Akış, bütün duyularımızı açtığımızda ve bize verilen görevi yerine getirirken bütün dikkatimizi göreve verdiğimizde gerçekleşir. Beceriler ve içsel motivasyon gerektirir, heyecan verici, öforik ve yoğun bir zevk duygusu vermek olarak tanımlanabilir. Akış, uzun süreli odak ve pozitif etki ile gerçekleşir ve öğrenme ve becerilerde ustalaşmayı gerektirir. Mutlaka okuyun 10 Dakikada Hayat Amacınızı Bulun! 9. İş Yerinde Gerçek Mutluluğu Yakalamanın 10 Yolu Mutluluk herkese göre değişen bir kavramdır. Fowler ve Christakis 2008 tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, bireyler etrafında mutlu insanlar olduğunda daha mutlu oluyor. İş yerinde mutlu olmak her zaman işin kendisiyle ilişkili değildir. İş ortamı, kişisel özellikler, insan ilişkileri, stres yönetim becerileri ve diğer pek çok faktörle ilişkilidir. Biz de sizler için iş yerinde mutluluğu tekrar keşfetmenizi ve bu mutluluğun uzun sürmesini sağlayabileceğiniz 10 basit yöntem sıraladık. İş yerinizi toparlayın. “Darmadağın bir masa darmadağın bir zihin demektir” sözünün büyük ihtimalle doğruluk payı vardır. Çalıştığınız ortamda yaratıcılığınızı konuşturmak neşenizi kaybetmemenizi ve zihninizin canlanmasını sağlar. Böyle bir ortamda daha iyi konsantre olur ve çalışırken kendinizi mutlu hissedersiniz. Mutlaka okuyun Başarılı Girişimcilerin Çalışma Masaları Farkındalık “İnsanlar mutlu olmak için bütün hafta cuma gününü, bütün yıl boyunca yaz mevsimini ve kısaca bütün hayatı boyunca bekler.” Farkındalık, son zamanlarda moda olmuş bir sözcük de değil, abartılan bir kavram da. Bilinçli bir zihinle yapılmış meditasyonun etkileri bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Harvard Tıp Faküktesi ve Almanya’daki Bender Nörogörüntüleme Enstitütüsünde yapılan araştırmalarda, farkındalık üzerine yoğunlaşan ve işten önce ve işten geldikten sonra meditasyon yapan insanların işlerine daha bağlı olduğu ve duygusal olarak kendilerini daha iyi hissettiği gözlemlendi. Mutlaka okuyun Meditasyon Nasıl Yapılır? Spor yapın Her gün 15 dakika spor yapmayı rutin haline getirmek enerjik hissetmenizi ve vücudunuzu yorgun hissetmenize neden olacak toksinlerden arındırmanızı sağlar. Yürümek, koşmak, bisiklet sürmek, yüzmek ya da herhangi bir egzersiz, hepsi işinizde daha verimli olmanızı, elinizden gelenin en iyisini yapmak için daha fazla enerji ve gün boyunca daha çok iş halletmenizi sağlar. Mutlaka okuyunEgzersiz Yapmak Sizi Paradan Daha Çok Mutlu Ediyor! Geri bildirimi alışkanlık haline getirin Kararlı ve doğrudan geri bildirim iş yerinde mutlu olduğunuzun ve işinizin sizi tatmin ettiğinin en önemli göstergeleridir. Araştırmalar, düzenli olarak geri bildirim veren ve çabaları karşılıksız bırakmayan çalışanlar ya da müdürlerin daha mutlu ekiplerle çalıştığını söylüyor. İş Yerinde Geri Bildirim İşveren olarak Çalışan olarak 1. Her sabah işe başlamadan ekibinizle bir araya gelip günlük görevleri konuşun 1. Geri bildirim isteyin 2. Çalışanlarınıza çabaları için teşekkür edin ve övgü dolu sözcükler kullanın 2. Eleştirileri kabul edin ve becerilerinizi geliştirmeye odaklanın 3. İşiniz bittikten hemen sonra geri bildirim verin. Daha sonra verdiğiniz ger bildirimlerin kimseye faydası yoktur 3. Toplantılar ve müdürleriniz/ ekip liderlerinizle yaptığınız muhabbetler sırasında herkese kulak verin 4. Eleştiri yaparken eksiklerden bahsetmeyi ve bu eksiklerin neden düzeltilmesi gerektiğinden bahsetmeyi unutmayın. Mümkünde tavsiyelerde bulunun ve ekibinize yol gösterin. Onlara iyi örnek olun 4. Görevin yerine getirilmesinde emeği geçen diğer çalışanlara da geri bildirim verin Mutlaka okuyun Etkili Geri Bildirimler Vermek Bir kere de bir görevden bahsedin Stanford Üniversitesinden psikoloji profesörü Clifford Nass, multitaskingin boşa zaman harcamaya’ neden olduğunu ve çalışanların mutsuzluğunun sebebi olabileceğini söylüyor. Aynı anda birden fazla işle uğraştığınızda her göreve aynı dikkati ve özeni vermeniz pek mümkün değildir ve dikkatinizin dağılmasına neden olur. Bunları engelleyebilmek için yapılacaklar listesinde önceliklerimizi belirleyebilir ve ilk olarak daha çok önem teşkil eden görevlere odaklanabiliriz. AnyDo, Wunderlist ve Evernote gibi uygulamalarla bunu kolayca yapabilirsiniz. Mutlaka okuyun Multitasking Nedir? İş arkadaşlarınıza yardım edin Araştırmalara göre, iş yerinde başkalarını düşünen insanların tatmin olması ve iş yerinde mutlu olması daha muhtemeldir. Başkalarına yardım ederek edindiğimiz mutluluğu dünyada başka hiçbir şeye değişmeyiz. Kendimizi güçlü hissetmemizi, ufkumuzu genişletmemizi ve çalıştığımız kuruma bağlılığımızın artmasını sağlar. Kibar davranmak, teşekkür etmek ve ihtiyaç duydukları zaman iş arkadaşlarımıza yardım etmek kendimizi daha iyi hissetmemizi ve iş yerinde daha mutlu olmamızı sağlar. Düşünmeden tepki vermeyin Bireylerin işte kendilerini mutlu edebilecek tepkileri kendilerinin seçebileceği araştırmalarla kanıtlanmıştır. Farkındalığı, teşekkürü ve etkili iletişimi hayatının bir parçası haline getirerek çalışanlar, stresi ortadan kaldırabilir ve hedeflerine doğru emin adımlarla yürüyebilir. Kendinize değer verin “Hiçbir şey huzuru getiremez, onu siz kendiniz bulmalısınız.” Ralp Waldo Emerson Cosmopolitan dergisinin eski editörü Kate White, iş stresinin kendi değerimizi unutturduğunu söylüyor. Kendinize bunu hatırlatmanız, geçmişte başardıklarınızı hatırlamanız iş yer mutluluğunu yeniden sağlamanın en kolay yoludur. Biraz soluklanıp kendimizi takdir ettiğimizde mutluluğumuzu perçinleyebiliriz. Öz saygı 1. Gurur duyduğum beş başarı * * * * * 2. En güçlü yanlarım * * * * * 3. En zayıf yönlerim * * * * * 4. Kendime etmek istediğim iltifatlar * * * * * Güne güzel başlayın Her sabah kendinize zaman yaratın ve o gün neler yapacağınızı planlayın. Yürüyüşe çıkın, kahvenizi için ve günlük hedeflerinizi belirleyin. Güne iyi başlarsanız daha verimli çalışır ve daha çok şey başarırsınız. Mutlaka okuyun Güne Mükemmel Bir Şekilde Başlamak İçin Sabah Rutini Oluşturma Programınızı ayarlayın Mutlu çalışanlar, daha esnek bir programa uyma konusunda diğerlerine göre her zaman bir adım öndedir. Mola vermeden uzun süre çalışmak beyninize zarar verebilir ve sizi güçsüz duruma düşürebilir, bu da verimliliğinizi düşürür ve sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olur. 10. Mutluluk ve Verimlilik Arasındaki İlişki İstatistiklerle Birlikte Verimliliğin iş yeri mutluluğunu artırmasındaki oynadığı role birkaç araştırmada yer verilmiştir. Mutluluk Avantajı adlı kitabında Shawn Achor, kendimize güvendiğimizde ve mutlu olduğumuzda tüm düşünsel gücümüzü sonuna kadar kullanabileceğimizi söylüyor. Mutlu olduğumuzda zihnimiz yaratıcı fikirlerle dolup taşar ve problemleri daha iyi çözer ve daha iyi kararlar alırız. Yapılan araştırmala iş yeri mutluluğunun verimlilik ve yaratıcılıkla nasıl ilişkili olduğunu ve perçinlendiğini güzel bir şekilde özetliyor. İstatistikler şu şekilde Mutlu insanlar diğerlerine göre %31 daha verimli ve üç kat yaratıcı Mutluluk şirketlerin kar oranını %147 artırıyor Çalışanların %75’i işinden istifa ediyor çünkü işlerinden değil de patronlarından şikayetçi Çalışanların verimliliğini kaybetmesi şirketlere 1 trilyon $’a mal oluyor, bu da dünya ekonomisine büyük bir darbe vuruyor. İnsanların iş yerinde mutsuz olması motivasyonlarının olmaması ve stresle başa çıkamamalarından kaynaklanıyor. İlginizi çekebilir Mutlu Olmanın Bilimsel Olarak Kanıtlanmış 10 Yolu Nasıl Mutlu Olunur? Çoğumuz davranışlarımızın nedenlerini anlamayı isteriz ve ben de bu yazıda kişilerin neden belli bir şekilde davrandıklarını değerlendirmek için nörofizyolojik bir çerçeve sunan Polivagal teoriden bahsedeceğim. 1994 senesinde Stephen Porges tarafından ileri sürülen Polivagal Teoriyi, kişilerin yaşadıkları deneyime otonom sinir sitemi açısından bakmayı ve anlamayı içeriyor. Öncelikle her türlü deneyimimizi üzerine kurduğumuz bir sistem olan otonom sinir sistemine kısaca göz atalım. Yazının ilerleyen kısımları ise deneyimlerimize Polivagal Teori bakış açısıyla bakmak günlük yaşamımızda ne işimize yarar, yaşadığımız deneyimleri Polivagal Teori açısından nasıl anlayabiliriz, kendimizi düzenleme seçeneklerini bularak kendimizi güvende, bağlı, sakin, umut dolu nasıl hissedebiliriz bunları aktarmaya çalışacağım. Otonom sinir sisteminin işlevini bilmek günlük yaşamımızda ne işimize yarar? Erken dönem deneyimlerimizin sinir sistemimizi şekillendirdiğini biliyoruz. Geçmiş veya şimdiki deneyimlerimize Porges’ın Polivagal bakış açısından bakabilirsek otonom sinir sistemini akort etmeyi öğrenebilir, hayatımızdaki güven ve bağlantı arayışımıza yön verebiliriz. Geçmiş deneyimler gibi yeni deneyimler de sinir sisteminin yeniden şekillenmesine katkı sağlar ve böylece hikayemizi yeniden yazmak da mümkün olur. Otonom sinir sistemi ne yapar? Otonom sinir sisteminin görevi tehlike anlarında hayatta kaldığımızdan, güvenli zamanlarda da geliştiğimizden emin olmaktır. Her tepki, hayatta kalmaya hizmet eden bir davranıştır olarak değerlendirilir. Bir tepki dışarıdan ne kadar aykırı, farklı, sıkıntılı görünse de otonom bakış açısıyla iyi ya da kötü değil her zaman hayatta kalma tepkisi olarak yorumlanır. Peki, otonom sinir sistemi bizi nasıl korur? Polivagal Teori otonom sinir sistemini 3’e ayırıyor. Bu 3 yol vasıtasıyla parasempatik ventral vagus, sempatik sinir sistemi, dorsal vagus hayatta kalmaya yönelik tepki veriyoruz. Her bir otonom durum kendi koruma ve bağlantı örüntüleri aracılığıyla yanıt verir ve bizi korur. Porges bu 3 durumu evrimsel olarak şu şekilde sıralar ilk olarak parasempatik- Dorsal Vagal hareketsizlik, donma, ikincisi sempatik sinir sistemi hareketlenme, üçüncüsü de parasempatik, Ventral vagal sosyal katılım ve bağ kurma. Parasempatik sistemde Polivagal Teori “vagus” adı verilen bir sinir içinde hareket eden iki yola ayrılır vental vagal yol, dorsal vagal yol. Porges bu 3 aşamayı bir merviden kavramını kullanarak açıklamaktan faydalanmış. En üst basamakta Vantral vagal güvenli, sosyal, orta basamakta sempatik sinir sistemi Hareketlenmiş, savaş ya da kaç, en alt basamakta da dorsal vagal donakalmış, çökmüş bulunmaktadır. Merdivenin neresinde olduğumuzu bulmak, o anki inancımızın merdivenin neresine ait olduğunu bulmak basamaklar arası geçişi yapabilmemizi kolaylaştırır. Ventral vagal yol güvenlik ipuçlarına cevap verir. Kendimizi güvende, bağlı, sakin, bağlantıya açık ve sosyal hissettiğimiz yer aslında ventral vagalde olduğumuz yerdir. Ventral vagaldeyken kalp atışlarımız düzenli, nefesimiz tamdır ve bağlantıya açık, aktif, ilgili, sohbete konsantre olmuş haldeyizdir. Sevebiliriz, gülebiliriz, umut doluyuzdur. Sorunların olmadığı bir yer değil ama sıkıntıları kabul edip destek alabildiğimiz, uygun çözümler bulabildiğimiz bir yerdir. Ventral vagal aktifken günlük yaşamda kendine dikkat eden, planlar yapabilen, eğlenceye vakit ayıran, başkalarıyla bir şeyler yapmak isteyen genel bir iyi oluş halindeyizdir. Merdivenin bir altında sempatik sinir sistemi bulunur. Huzursuzluk, tehlike hissettiğimizde devreye girer. Sempatik sinir sitemi “savaş ya da kaç” seçenekleriyle bizi harekete hazırlar veya kaçma yoluyla hayatta kalmamızı sağlar. Sempatik sinir sistemi devredeyken kalp atışımız hızlanır, nefesimiz daralır, yerinde duramaz bir hal alabiliriz, kaygılı, öfkeli hissedebilir, tehlike arayışları içinde oluruz. Günlük yaşamda kaygı, panik atak, odaklanma sorunu, yüksek tansiyon, kilo artışı, baş ağrısı, mide sorunları, sırt gerginliği bunlardan bazılarıdır. Sempatik sinir sisteminin koruyucu hareketlenmesiyle düzenlenme deneyiminden uzaklaşır, etrafımızdaki ipuçlarını yanlış okuruz. Mesela nötr olan durumları tehlikeli algılarız. Bazen kendinizi veya karşınızdakini huzursuz, sürekli etrafa bakan bir halde, hareket halinde, meydan okuyucu bir ses tonunda, katı bir duruşta görebilirsiniz. Böyle bir durumda o kişinin sempatik sinir sistemi devrede demektir. Bu durumda olan kişi iletişim kurmak istediğimiz kişi ise karşımızdakinin o an uygun bir düzende olmadığı mesajını alabiliriz. Dorsal vagal yol ise evrimsel olarak eski bir hayatta kalma mekanizmasıdır. Tüm yollar başarısız olduğunda evrimsel olarak en eski tepki yolumuz olan parasempatik dalın bir kolu olan dorsal vagal yol devreye girer. Harekete geçmek işe yaramadığında bizi çöküşe götürür. Kendimizi donmuş, hissiz ve anda değil gibi, tehlikeden kaçamıyor gibi hissettiğimizde dorsal vagal yol bizi evrimsel başlangıcımıza kadar geri çekmiş demektir. Mesela travmatik bir olay anında dorsal vagus, disosiyasyon yoluyla yardıma koşabilir. Mesela o an iletişimde bulunduğumuz kişiyi pencereden dışarı boşluğa bakarken, düz ve tepkisiz bir yüz ifadesi, boş bakışlar, çökmüş bir duruş ile görebiliriz. Bunu kapanma durumu olarak düşünebilirsiniz. Depresyon, bellek sorunları, günlük işler için enerjinin olmaması, soyutlanmalar bunlara örnek. Dorsal vagal sistem hareketsizleşme yoluyla bizi korur, enerjiyi korumak için vücut sistemlerini kapatır. Hayvanların hayati tehlike karşısında ölü taklidi yapması da tam olarak budur. Bulunduğunuz ortamda 3 farklı kişi olduğunu düşünelim. Tek bir deneyimle ilgili bu 3 kişiden farklı hikayeler duyabiliriz. Polivagal bakış ile değerlendirdiğimizi düşünelim. Güvenlik, bağlantıda, desteğe açık, sakin olan hikâye ventral vagal bir dilden anlatılan bir hikayedir. Öfke, endişe, hareketlilik içeren hikâye sempatik sinir sisteminin aktive olduğu birisinden dinlediğimiz bir hikayedir. Renksiz, yenilgiye uğramış, umutsuz, çöküş içeren hikayeler de dorsal vagal yolun aktive olduğu hikayelerdir. Bu değişken durumu günlük hayatımızda kendi günlük hikayemizde de değişirken görebiliriz. Değişimlerin izini sürebilirsek kendimizi ventral vagal düzenleme anına getirebiliriz. Peki bu nasıl mümkün olur? Porges bu farkındallığın alışkanlık halini alması için Haritalanma denen bir sistem kullanmış. Haritalandırma Kaybolduğumuzda veya dönüş yolunu bulamamız gerektiğinde haritaları kullanırız. Haritalar otonom hiyerarşide nerede olduğumuzu fark etme alışkanlığı kazandırır. Haritalama dizisi üç haritadan oluşur 1 Kişisel profil haritası Haritamın neresindeyim? 2Tetikleyiciler ve parıltılar haritası Beni buraya ne getirdi? Tetikleyiciler sempatik ve dorsal vagal kışkırtmalar olarak tanımlanır. Örneğin zaman baskısı, yüksek sesli konuşmalar, yapılacaklar listesi, uzun bekleme sıraları, haberleri izlemek, ağrı, sevilen birinin kaybı, sosyal medya paylaşımları vs. tetikleyicilerdir. Parıltılar da ventral vagal sistemin aydınlandığı anlardır. Örneğin, sevilen bir şarkıyı dinlemek, arkadaşlarla yemeğe çıkmak, güneşi yüzünde hissetmek, gülümseme, sevilen bir diziyi izlemek vs. de parıltılardır. 3 Düzenleyiciler haritası Ventral vagal “Düzenlemeye giden yolu nasıl bulabilirim?” sorusunun cevabını bulmak için kullanılır. Kendimizin veya karşımızdaki kişinin otonom merdivendeki yeri iletişimin akışı için önemlidir. Birine bir şey anlatmaya çalışıyorsak ve onun dorsal vagal- hareketsizlik içinde olduğunu fark etmezsek aslında iletmek istediğimiz şeyin karşıya geçmediği sonucuyla karşılaşırız. “Beni dinlemiyor, dediklerimi umursamıyor gibi düşünebiliriz.” Sisteminin o an kendini kapamada olduğunu fark edersek önce onun daha rahat olan ventral vagal sisteme geçmesine yardımcı olup bazen bir soru, minik bir müdahale bile yetebilir sonra iletmek istediğimiz şeyleri iletebiliriz. Kendi kişisel deneyimimiz için de aynısı geçerlidir. Merdivenin neresindesiniz? Veya karşınızdakini bu merdivenin neresinde görüyorsunuz? “Otonom sinir sisteminin güvenlik merdiveninden tırmanması için neye ihtiyacı var?” sorusu çalışmamıza rehberlik eden sorudur. Rahat, güvende, sakin, bağlantıda olduğumuz yer olan ventral vagal için yolda kalmak için veya oraya tırmanabilmek için bazı kendini düzenleme kaynaklarından faydalanabiliriz. Düzenleyici Kaynaklar Haritası, bizleri dorsal vagal ve sempatik durumlardan çıkaran ve ventral vagal durumda kalmamızı sağlayan bireysel ve etkileşimsel eylemlerini tanımlamamıza yardım eder. Kendini düzenleme kaynakları Sıcak ortamlar, sıcak bir içeceği tutmak, sıcak su torbası, sıcak bir duş, sıcak bir battaniyeye sarılmak bağlantı kurmaya doğru olumlu bir değişimi beraberinde getirir. Fiziksel sıcaklık sosyal sıcaklığın yerini alamasa da psikolojik sıcaklık deneyimini arttırabilir. Mesela kaygılanacağınızı düşündüğünüz bir sunum yaparken sevdiğiniz sıcak bir içeceği elinizde tutmaktan destek alabilirsiniz. Sallanma doğrudan ve verimli şekilde vagusu etkiler. Sallanan bir sandalye kendimizi düzenlemeye yardımcı olur. Beden duruşunu değiştirmek otonom tonu da değiştirmeye yardımcı olur. Çökük bir beden duruşunda olan kişiler daha çok olumsuz olayları hatırlar, dik konumda oturan kişiler ise daha çok olumlu olayları hatırlar. Sırtının ortasına elinizi koymak ventral vagal enerjiyi harekete geçirir. Üzgün gördüğümüz birisinin sırtını sıvazlamak bu nedenle iyi geliyor diye düşünüyorum. Mırıldanmak ventral vagal tonu aktive eder. Neşeli zamanlarımızda mırıldandığınız hatırlayın. Ventral vagal enerjiyi yükseltecek kelimelerin listesini yapabilirsiniz. Bazı kelimeler vardır telaffuz etmek, görmek bile iyi olan bir şeyi hatırlatır. Nefes alma şeklimiz yaşamakta olduğumuz hikâye hakkında çok şey söyler. Dengeli nefes alma pratiği de bizi vagal yola getirir. Fiziksel ve psikolojik iyilik halinin artmasına vesile olur. İç çekmek de otonom sinir sistemini sempatik durumdan parasempatik dengeye döndürür. Doğayla bağ kurmanın ve sadece doğal bir manzaraya bakmanın bile yararını görebiliriz. Şefkatli bir dokunma, otonom sinir sistemini uyarır ve vagal uyarım depresyon, acı ve stresin azalmasını ve bağışıklık işlevinin artmasını destekler. Olumlu anıları bilerek canlandırmak ventral vagal sistemi korumanın ve derinleştirmenin ileriye pozitif etkisi olan bir yoludur. OTONOM TEPKİLERİNİ TANI Travmadan neşeye kadar her türlü deneyimin bedenimizde yeri vardır ve otonom sinir sistemi bize bu hikâyeyi anlatır. Hayatta nasıl davrandığımız, nelere yöneldiğimiz, geri çekilişlerimiz, bağ kurmak isteyişimiz veya kendimizi soyutlamak istememiz, bunların hepsi otonom sinir sitemi rehberliğiyle olur. Otonom tepkilerini tanı ve izle Otonom merdivende nerede olduğunu gör Ve merdivende seni güvenli, bağlantıda hissettiğin Ventral vagal yola geçmek için hangi kaynakları kullanacağını not et. Zaten öyle bir basamaktansan burada kalmama ne yardımcı olur yürüyüş, yemek yapmak, varsa evcil hayvanını sevmek, bitkilerle uğraşmak, deniz kenarına gitmek vs.? Hareketli veya hareketsiz, donakalmış bir basamaktaysan buradan çıkamama ne yardım eder iyi hissedilen anıları hatırlamak, ağlamak, meditasyon, sıcak bir içecek, doğa, güven veren birisinin varlığını hissetmek, sarılmak ? Kaynak Terapide Polivagal Teori- Ruhsal Düzenlemenin Ritmine Uymak Porges, 2001. The polyvagal theory phylogenetic substrates of a social nervous system. International Journal of Psychysiology, 42, 123-146. Polivagal Teoriyi içeren bazı eğitim notları ©mümkün dergiYasal Uyarı Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle için lütfen tıklayınız.

pozitif bakış açısıyla mutluluğu yakalamak