🐎 Oğuz Atay Tutunamayanlar Uzun Özet

Oğuz Atay’ın tuttuğu günlük notları 25 Nisan 1970’te başlıyor, 9 Ocak 1977’ye kadar uzanıyor. Yani “Tutunamayanlar” ı bitirdiğinde başlamış yazmaya, beyin ameliyatı "tutunamayanlar"a iki kez baslayip 50-100 sayfa sonra devam edemeyenlerdeyim. "ecinniler"den sonra bunun basima geldigi ikinci kitapti tutunamayanlar. ama oykulerine adamakilli tutnmak niyetindeyim. ozellikle "beyaz mantolu adam" ve "korkuyu beklerken"i tekrar okumak icin de sabirsizlaniyorum. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayımlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı. OĞUZ ATAY NEDEN ÖLDÜ? Atay'ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar'ı 1973'te yayımladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. OğuzAtay, Ankara'da yedek subaylığını yaparken bizim sol çevreye girdi. Bizlerin etkisiyle, ancak bizi de aşarak bir hayli militan, neredeyse fanatik bir sosyalist kimlik kazandı. () Oğuz'un Turhan Tükel ile çalıştığını ve büyük bir hayal kırıklığıyla önce dergiden, sonra da sosyalizmden koptuğunu duyduk. TUTUNAMAYANLAR -OĞUZ ATAY TUTUNAMAYANLAR -OĞUZ ATAY. Gönderen gloria, 11 Ekim , 2010 - Roman Forumu. Paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri. uzun süre kaleme Türk edebiyatının usta yazarlarından olan Oğuz Atay, öldüğü akşam güncesi kayboldu. bugün de hala etkisini sürdüren Tutunamayanlar romanının yazarı Oğuz Atay, 13 Aralık 1977 Oğuz Atay Tutunamayanlar Fiyat - Oğuz Atay Tutunamayanlar Pdf Ön Okuma - Oğuz Atay Tutunamayanlar Konusu - oğuz atay tutunamayanlar d&r nFjS. Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” romanı, yazarın ilk kitabı olup 1971 yılında yazılmış, 1970 yılında TRT Roman Ödülü’nü kazanmıştır. Modern Türk edebiyatının en önemli ismi Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” adlı eseri ilk romanıdır. Eserin ilk yayım yılı 1971’de iki cilt olarak, 1984’te ise tek cilt olarak yayımlanmıştır. Eser, içeriği ve biçimsel anlatımı açısından bakıldığında modern ve post-modernliği birbirine harmanlayarak, edebiyata yeni bir soluk getirmiş ve post-modern döneminin kurucu ismi haline gelmiştir. Tutunamayanlar – İletişim YayınlarıTutunamayanlar Romanın ÖzellikleriTutunamayanlar Romanı Karakterleri1- Selim Işık2- Turgut Özben3- Nermin4- Süleyman Kargı5- Metin KutbayTutunamayanlar Romanının KurgusuTutunamayanlar Romanın KonusuTutunamayanlar Birinci BölümTutunamayanlar İkinci BölümüTutunamayanlar Üçüncü BölümTutunamayanlar Kitabından AlıntılarTutunamayanlar Hakkında Sık Sorulan SorularOğuz Atay Tutunamayanlar’ı ilk olarak kime okutmuştur?Tutunamayanlar'ı Oğuz Atay hangi kitaptan esinlenerek yazmıştır?Tutunamayanlar romanındaki Selim Işık gerçek hayatta kimi temsil eder?Tutunamayanlar romanı hangi ödülü kazanmıştır?Olric hangi hangi karakterin iç sesidir? Tutunamayanlar – İletişim Yayınları Ya her son yeni bir başlangıçsa? Herkesin tutunmaya çalıştığı bu hayatta Selim Işık “tutunamayanlardandı.” Peki, ne oldu? Selim Işık daha fazla dayanamadı ve kafasına kurşun sıkarak intihar etti. Bu intihar size göre kaçış gibi gözükse de Selim’e göre bir kurtuluştu… Ya sizler? Hiç yaşarken anlaşılmaya mecbur bırakıldınız mı? Anlaşılamadığınız noktada sığındığınız ilk şey neydi? Toplum tarafından onay görmek gibi bir çaba gütmeyen Oğuz Atay, sıradanlığın içinde sıra dışı bir simge haline geldi… Oğuz Atayın tutunmayı bir türlü beceremediği kitabından sizlere sesleniyorum. Tutunamayanlardan mısınız? Tutunamayanlar Romanın Özellikleri Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire Buraya kadar! Dediler. Oysa bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik daha önce haber vermiştik derler. Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik.” Tutunamayanlar romanı edebiyatımızın ilk post modern romanı olarak kabul edilir. Kitapta izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ruhsal çözümlemeler ve ayrıntılar içeren sıra dışı bir romandır. Ayrıca roman Oğuz Atay’ın hayatından ve kendi iç dünyasından kesitlere yer verdiği için otobiyografik özellikler taşır. Romanın bir diğer özelliği ise içeriği, psikolojik tahlilleri ve yazım tarzı açısından Modern Türk Edebiyatında devrim niteliğindedir. Roman, belirli bir olayı sergilemekten çok ruhsal çözümlemeler ve ayrıntılar üzerinde şekillenir. Yani olaylardan ziyade durumlara yer verir. Bu bakımdan ilk bakışta anlaşılması zor bir kitaptır.  Tutunamayanlar Romanı Karakterleri 1- Selim Işık Romanın ana karakteri olan Selim, karamsar bir karakterdir. Olaylar, Selim’in intiharı üzerine başlar. Selim Işık “düşünen ve sorgulayan insan“ın simgesidir ve bu yüzden hayata “tutunamamış”tır. 2- Turgut Özben Mutlu bir evliliği olan Turgut Özben, başarılı bir kariyeri olan mühendistir. Selim ile yakın arkadaştır ve onun intiharı üzerine ilişkilerini tekrar gözden geçirir. Romanda Turgut’un bakış açısıyla olayları okuyoruz. Kitabın ilerleyen sayfalarında arkadaşı Selim Işık sayesinde fikirleri tamamen değişerek hayata “tutunan” biriyken iç dünyasına derinlemesine inmesiyle “tutunamayan” birine dönüşür. 3- Nermin Turgut’un eşidir ve romanda iç dünyası hakkında detay vermez. Turgut’u somut hayata bağlayan bir karakter olarak isminden söz ettirir. 4- Süleyman Kargı Aydın kesime hitap eder ve öyle biridir. Kitapta Selim’in çocukluk yıllarını alaycı bir dille yorumlar. O da aydın kişiliğinden ötürü toplumla yer edinemez. 5- Metin Kutbay Romanda isminden pek fazla söz ettirmez. Yaşadığı toplumun maddesel zevklerini simgeleyen bir karakterdir. İlginizi Çekebilir Oğuz Atay Kimdir? Hayatı, Kitapları ve Edebi Kişiliği Tutunamayanlar Romanının Kurgusu Oğuz Atay’ın Türk edebiyatına kazandırdığı en önemli kitabı “tutunamayanlar” sıra dışı konusuyla dikkat çeken bir eser haline geldi. Roman, yayınlandığı dönemde hak ettiği değeri alamasa da günümüzde en çok satılan eserlerden biridir. Roman, ana karakteri olan Selim’in intiharı üzerine, Turgut içsel bir buhranla baş başa kalır. Turgut hayatı anlamlandırmak için bir çaba içerisine girer ve bu çaba sayesinde “kendini” bulur. Roman, Selim ve Turgut’un yaşamları arasında gidip gelmektedir. Romanda, 1960’ların insanlarını, toplumun dayattığı normları ele alınmaktadır. Mekân, ise doğa ve şehir yaşamının zıtlıkları olarak karşımıza çıkar. Doğadan kastımız şehir yaşamından etkilenmemiş, saf kalmış şeylerdir ve bunu Anadolu temsil eder. Şehirde yaşamıyla Ankara ve İzmir başlayan roman, Turgut’un Anadolu’da küçük bir kasabaya kaçmasıyla son bulur. Tutunamayanlar Romanın Konusu Romanın başlarında Turgut Özben, Selim’in intiharından sonra, kendisiyle bir hesaplaşma içine girer. Bu arada kitapta Turgut’un yaşadığı mekana ait bazı ayrıntılar aktarılır. Mekana ait bu dikkatler, henüz “tutunanlar” safında yer alan Turgut’un hayatı şu sözlerle anlaşılıyor; Duvarlar, resim yaptığı dönemden kalma eserler’le doluydu. Nermin çerçeveletmiş hepsini; benimle öğünüyor. … Bir resim aşağıda, bir resim yukarıda; bir duvar resimle doldurulmuş, bir duvarın yarısı boş; simetriyi bozmak için. … Ev sahibi de kızmıştı duvarların bu renge boyandığını görünce ama belli etmemişti. Tavana kadar aynı renk, böylece düzlemler daha kesin beliriyor, modern sanatın burjuva yaşantısına katkısı. Efendim? Oysa ne güzeldi eskiden tavana bir karış kala bir parmak kalınlığında koyu renk, yatay bir çizgi çizilirdi; duvarın rengi orada biterdi işte. … Tek parti devrinin kalıntısı, fazla askeri bir düzen. “ Turgut’un alışkanlıklarının, sahip olduğu her şey ve kullandığı eşyaların, hatta eşi Nermin’in sağladığı rahatlığın anlatıldığı bu satırlarda yazarın eleştirisel söylemleri dikkat çekiyor. Tutunamayanlar Birinci Bölüm Kitabın ilk başlarında Turgut şehir hayatı yaşayan, sıkıcı bir gençtir. Turgut, en yakın arkadaşı Selim Işığın kendini tabanca ile vurarak intihar ettiğini gazeteden öğrenir. Bu intihardan etkilenen Turgut intiharın sebeplerini öğrenmek ister. Bu amaçla araştırmalar yapmaya başlar. Selimin arkadaşları olan Metin ve Esat ile irtibata geçer. Metin Selim için şunları anlatır; Metin’in, Zeliha isminde bir kızla ilişkisi vardır. Selim bu ilişkide kızın arkadaşına uygun olmadığını söyler. Bu sözlerden sonra Metin, kızı bırakır ancak bu kez Selim kıza aşık olur. Metin, bunun üzerine tekrar kıza yanaşmaya başlar. Zeliha ise bir süre sonra her ikisiyle görüşmeyi keserek başka biriyle evlenir. İlginizi Çekebilir Oğuz Atay Tehlikeli Oyunlar Kitap Özeti [?KARŞILAŞTIRMA] Esat ise Selim Işık için; Selimi lise yıllarında tanır. Sıra dışı, zeki ve çok kitap okur. İlk başta “Oscar Wilde’ye” hayran olduğunu ancak “Gorki” okuduktan sonra fikri tamamen değiştiğini söyler. Daha sonra Turgut, Selim’in başka bir arkadaşı olan Süleyman Kargıyı bulur. Süleyman ona Selim’in yazdığı 600 mısradan oluşan bir şiir verir. Şiire göre; “Selim Işık tek ve Türk. Ve duygulu amansız/sabırsız ve olumsuz, yaşantısında cansız” sayılan bir kişidir. Ruhsal tahlillerle başlayan bu roman diğer bölümlerde de yoğun bir şekilde işlemeye devam eder. Tutunamayanlar İkinci Bölümü Turgut Özben, Selimle yakın ilişkisi olan Günseli isimli bir kızla tanışır. Günseli Selim ile tanışma hikâyesini anlatmaya başlar; Günseli’nin Selim ile yollarının kesişmesi ilk olarak toplu olarak gittikleri bir gezide karşılaşmışlardır. İlk buluşmaları pekiyi geçmese de ardından bir ay sonra Selim’in telefon ile Günseli’ yi aramasıyla ilişkileri ilerlemeye başlar. Ne var ki Selim ciddi giden ilişkilerinden rahatsız olmaya başlar ve evlilik düşünmez. Günseli Selimi şu sözlerle tanımlar; Selim, çok kuşku duyan biridir ve geleceğe güveni olmadığı için hayattan bir beklentisinin de yoktur. Bir dine ait görüşü yoktur hatta inançsızdır ve aile hayatından da hoşlanmaz. Sanki bir kuş gibi kafese kapatıldığını dile getirir. Kötü yaşarım korkusuyla hayatını hiç yaşamadığına dair bir düşünce içerisine giren Selim, bu ruhsal bunalımla hastalanır. Ardından Günseli’ ye mektup yollar ve mektubundan şunları yazar; Günseli, son günlerde öyle bir durumdayım ki bir iki dakika bile aklımı toparlayıp düşünemiyorum. Sevgilim, şeytan bilir nelere takılıyorum, neler düşünüyorum. Günlerdir yatıyorum. Hastalıktan mı bilmiyorum şimdi biraz düşünebileceğimi hissediyorum ve uzun süredir aklımda yüzen belirsiz bir cismi aydınlatmaya karar verdim. Evet aklım gene karışmadan acele etmeliyim. Ölmeye karar verdim günseli. Vakit geçirmeden yapmalıyım bunu. Yoksa ne olacağımı nereye sürükleneceğimi tahmin edemiyorum. Bu kısa aydınlıktan yararlanmalıyım. Ne yazık, senin için ne yazık bunu karşılıklı konuşamayacağız ve düşündükçe ürperdiğimi itiraf ederim. Ölümü değil, senin bu satırları okuduğun zaman ölmüş olacağımı. Acıklı şeyler yazmak istemiyorum. Acıklı sözler benim üzerimde etkisini kaybetti. Fakat seni etkileyecektir. Bunu düşünmeliyiz, her şeyi iyi hesap etmek zorunda olduğum için özür dilerim. Fakat düzeltmek imkânım kalmayacağı için buna mecburum. Yıllardır hayalimde bu mektubu yazacağım insanın beni kurtarmasını yaşadım fakat şimdi bu hayalden çok uzak olduğuma göre hayatımda hiç olmazsa bir kere hatasız hareket etmek zorundayım. Mektubu attıktan sonra hemen yapmaya kararlıyım. Biliyorsun biz ışık ailesi sözümüzün eriyiz. Bizim kaderimiz bu. Hiçbir şey yazmasaydım daha mı iyi olurdu diye düşündüm fakat bunu daha büyük bir insafsızlık saydığım için her şeyi yazmak istiyorum. Biraz sonra meydana gelecek olayın ayrıntılarını yazmayacağım. Onları nasıl olsa öğreneceksin. Belki beni de kararsızlığa götürür. Ne yapacağımı çok açık bilirsem belki elim titrer. Seni seviyorum fakat neresini düzelteceğimi bilmediğim bu yaşantımı sürdürmenin anlamsızlığını seziyorum. Yok olmaya doğru hızlı bir gidişin farkındayım. Henüz koruyabildiğim bazı özelliklerim varken daha insan olduğumu hissederken bu gidişe bir son vermeliyim. Yoksa çok geç olacak ve kendimi affetmeyeceğim. Seni seviyorum ve beni unutmamanı istiyorum. Ben seni bir an için de olsa unutabileceğimi düşünerek buna girişiyorum.” İşte bu kadar, işte… Canım sevgilim; Günseli! Ve bu mektubu gönderdikten sonra, tabancayla kafasından sıkarak intihar eder ve kitabın ikinci bölümü bu şekilde biter. Noktalama işareti bile kullanılmadan yazılan bu epizot bir roman, öykü ya da destanda, ana olaydan ayrı olarak yer alan ve başlı başına konusal bir bütünlük gösteren ikinci derecede olay ya da olaylar , Selim’in veda mektubuyla biter. Mektupta Selim, kendisini intihar etmeye sürükleyen koşulları yeterince açıklık getiremez. Tutunamayanlar Üçüncü Bölüm Günseli’nin anlattıkları ve Selim’in kendisinden son derece olumlu söz edilen mektubu, Turgut’un kararını kesinleştirmesine yol açar. Olric’le birlikte küçük burjuva yaşantısından uzaklaşmaya karar vererek Anadolu’ya kaçar. Turgut Özben, hayatı tamamen değiştirmiştir. İlk olarak evinden, işinden, kendisini tutunanların dünyasına bağlayan her şeyden kaçarak kaybolur. Yanına Olric dışında Turgut’un hayali karakteri yani alt benidir, geçmişinden hiçbir şey almaz. Yolculuk sırasında kasabanın birinde rastladığı kitapçıdan aldığı kitaplar da Turgut ve Selim düşünce yapısı hakkında fikir sahibi olmamızı sağlar. Bu kiaplar “Oblomov’u, Don Kişot’u, Kafka’nın, Dostoyevski’nin” romanlarıdır. Kitapların hepsinin ortak ana fikri topluma ket vuran olguları sorgulamalarıdır. Bu, Turgut’un şehir yaşantısından neden kaçtığını gösterir. Turgut da artık Selim gibi her şeyin farkına varmıştır. Romanda Turgut’la Olric’in Anadolu’nun neresi olduğu söylenmeyen bir kasabaya yerleştiğinden bahseder. Artık şehir hayatından tamamen kendini soyutlayan Turgut, iç dünyasında hayalinde kurguladığı Olric’le yaptığı konuşmalardaki ironiden söz etmiştir. Bu konuşmalarda Turgut kendi varoluşunu sorgulamıştır ve mizah belli belirsiz hissedilmiştir. Şehir hayatından kaçış sadece topluma yönelik bir kaçış değildir. Turgut Anadolu bir kasabaya yerleşerek aslında kendi ile hesaplaşma içerisindedir. Turgut, Selimin intihar etmeden önce yazdığı günlüğü bulur. Günlüğünde, Selimin farklı bir psikoloji gösterdiğini, panoraya belirtilerinin olduğunu ve kendinde hiçbir doktorun bulamadığı bir hastalık olduğu düşüncesine kapıldığı yazmaktadır. Günlük, psikolojik dengesini kaybetmek üzere olan Selim’in dünyasını daha çok Kafka’nın dönüşüm kitabında karakterin “kendini bir böcek gibi hissettiği” roman anlatmaktadır. Turgut Özben, araştırmaları sırasında yavaş yavaş kendi benliğini tanır O da tutunamayanlardan biridir. Peki, Selim ile Turgut’un “Tutunamayanlardan” kastı neydi? Bütün hayatınca konuştu. Sonunda tutunamayanlar diye bir söz çıkarabildi ortaya bir tek kelime. Çoğul bir kelime. Unutamadığı bazı insanları birleştiren bir kelime. … Bütün hayatınca tutunamayanlardan kaçtığını sezer gibi oldu. Kendisine de bulaşmalarından korktuğunu anladı. Onlara yapmış olduğu haksızlığın ıstırabıyla kıvrandı. Onların gerçek temsilcisi olmak için eline çok fırsat geçmiş olduğunu ve bu fırsatları kaçırdığını anladı..” Oğuz Atay’ın ortaya attığı “Tutunamayanlar” eseriyle yaşadığı dönemdeki Türk aydınının, topluma tutunamayışının sebeplerini açıklık getirir. Türk aydınının varoluş sorunlarını açığa çıkarmak için eser kaleme alınmıştır. Tutunamayanlar’da yergi, Selim ve Turgut karakterlerinden yola çıkılarak Türk aydınının kendisini gerçekleştirmesini engelleyen, bireyleşmesine engelleyen olgulardan bahsetmiştir. Romanda karakterler üzerinden eleştiri yaptığı şey, toplumsal ve siyasal yapılarla ilgilidir. Sonuç olarak Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar“ romanı, Türk edebiyat tarihinde modernist ve hatta postmodernist roman tekniklerinin ilk kez uygulandığı bir roman olmasının yanında, içerdiği hicivler, öğelerinin zenginliğiyle dikkat çeken bir kitaptır. Tutunamayanlar Kitabından Alıntılar Oğuz Atay, kitaplarında alışılmışın dışında bir yazım tekniği kullanarak sıra dışı bir yazar olarak tarihe geçmiştir. Tutunamayanlar adlı kitabında yalnızlık, anlaşılamamak gibi konulardan şikayetçi olan yazar, ne söylesek az kalacağı bu eserini okumanızı şiddetle tavsiye ediyoruz. ? Yalnızlık vardı. Ve Kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık… Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu. ? Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire “Buraya kadar!” dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, “daha önce haber vermiştik” derler. “Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik.” ? Çok beklemiştim. Hayatımın başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıyım. Oyalanacak durumum yoktu. Ezberlemiş olduğum bütün şiirleri okumalıydım, bütün kavgalarımı çıkarmalıydım, bütün kuruntularımı ortaya dökmeliydim. ? Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Çok denediler, efendimiz. Allah’tan, ne denediklerini bilmiyorum, Olric. Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar. İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Ben Karagöz filan değilim. Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz. Kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. Son kapıya geldik. İnsaf sahiplerine sesleniyoruz. Ey insaf sahipleri! Ben ve Olric sizleri sarsmaya geldik. ? Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim” dedi Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek “Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda…” ? Sevmek zor geliyor. Alışmamışım yoruluyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben, her an uyanık olmalıyım. ? Hayat bir matematik aslında. Kimini acılarla bölüyor,kiminin kalbi mutlulukla çarpıyor,kimi hayatın güzelliklerini topluyor ama en önemlisi insan gidenin arkasından eksiliyor. O yüzden kimseye eksi olmayın çünkü eksi, ama, gibi ondan öncekileri yok etme gücüne sahiptir. Tutunamayanlar Hakkında Sık Sorulan Sorular Oğuz Atay Tutunamayanlar’ı ilk olarak kime okutmuştur? Tutunamayanlar'ı ilk okuyan Vüs'at O. Bener'dir. Tutunamayanlar'ı Oğuz Atay hangi kitaptan esinlenerek yazmıştır? Türk Edebiyatının önemli isimlerinden olan Yusuf Atılgan'ın Aylak adam romanından esinlenmiştir. Tutunamayanlar romanındaki Selim Işık gerçek hayatta kimi temsil eder? Oğuz Atay'ın en yakın arkadaşı Ural'ın intihar etmesiyle, romanında Selim Işık karakterine hayat vermiştir. Tutunamayanlar romanı hangi ödülü kazanmıştır? 1970 yılında TRT’nin düzenlediği hikâye ve roman yarışmasında Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” adlı eseri birinci olmuştur Olric hangi hangi karakterin iç sesidir? Turgut Özben'in iç sesidir. Bu yazıyı puanlamak için tıklayın! Tutunamayanlar, alışılmışın dışında bir romandır. Belirli bir olayı sergilemekten çok; izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerle oluşur. Bu bakımdan, özetlenmesi güçtür. Ancak, romanın konusu, kısaca şöyle açıklanabilir Genç Mühendis Turgut Özben yakın arkadaşı Selim Işık'ın kendini bir tabancayla vurduğunu gazetelerden öğrenir. Olayın çok etkisinde kalır. İntiharın sebeplerini merak eder. Bu amaçla araştırmalara girişir. İlkin Selim'in arkadaşlarından Metin ve Esat'la görüşür. Metin kendisine şunları anlatır Metin'in Zeliha adlı bir kızla ilişkisi vardır. Selim, kızın ona uygun düşmediğini söyler. Fakat Metin kızı bırakınca, bu kez Selim ona tutulur. Metin bunun üzerine yeniden kıza yanaşır. Kız ise bir süre sonra onlardan ayrılır, başkasıyla evlenir. Esat da Selim için şunları söyler Selim'i lise öğrencisi iken tanır. İlginç, zeki, oyuncu bir çocuktur. Çok kitap okur. Wilde'a hayrandır. Fakat Gorki'yi okuyunca onu sevmez olur. Esat'la oyunlar düzenlerler, birlikte eğlenirler. Turgut Özben, Selim'in arkadaşlarından Kargı'yı bulur. Süleyman ona Selim'in yazdığı 600 dizelik bir şiir verir. Şiire göre,Selim Işık tek ve Türk. Ve duygulu amansız/sabırsız ve olumsuz, yaşantısında cansız sanılan bir kişidir. Turgut Özben Selim'le ilişkisi olan Günseli adlı bir kızla tanışır. Günseli, Selim'e bir toplu gezintide rastlamıştır. Sıkıntılı ve asık suratlıdır. Onu avutmaya çalışır. Fakat Selim'in soru yağmuruna tutulur. O gün anlaşamazlar. Aradan bir ay geçer. Selim onu telefonla arar, buluşurlar. İlişkileri gitgide ilerler. Ne var ki, Selim evlenmeye yanaşmaz. Çok kuşkuludur, geleceğe güveni yoktur, inançsızdır, aile düzeninden de hoşlanmaz. Bağsızdır. Bir ara kendini içkiye verir. Çevreyle uyuşamaz. Sanki bir kafese kapatılmıştır. yaşarım korkusuyla hiç yaşamadığını düşünür. Günseli'ye bir mektup gönderir ve ardından intihar eder. Selim, son günlerinde Tutunamayanlar üstüne bir ansiklopedi hazırlamaya girişir. Orada kendisine de bir madde ayırır. Bu maddede belirttiğine göre, Selim bir kasabada doğmuştur. Babası bir memurdur. Küçükken ağır bir hastalık geçirir. Altı yaşında ailesiyle büyük bir şehre göçer. Sabri adlı bir çocukla arkadaş olur. Okula gider. Uzun boylu olduğundan arka sıraya oturtulur. Sınıfta çok konuşur. Ortaokuldayken Pitigrilli'yi okur. Sonra kızlarla dolaşmaya başlar. O sırada Dünya Savaşı patlar. Askerliğini yaparken Kargı ile tanışır. Askerlik bitince açıkta kalır. Kimse ona sahip çıkmaz. Kendi kabuğuna çekilir. Turgut Özben araştırmaları sırasında yavaş yavaş kendi benliğini tanır O da tutunamayanlar biridir. Kendini o zamana değin birtakım törelerin, alışkanlıkların yönettiğini sezer. Gitgide bağsızlığa doğru kayar. Evinden ayrılır. Bir trene binip gider. Gözden kaybolur. - Alıntıdır - Oğuz Atay-Tutunamayanlar Bu romanın başkahramanı Selim ve onu anlatan yakın arkadaşı ise Turgut’un dilinden anlatılanlar dan dan öteye bir yolcuğa çıkıyorsunuz. Kitabı ilk elime aldığımda 724 sayfa oluşu beni biraz ürküttü. İlk başlarda kitabı okumak beni biraz yordu ama ilerleyen sayfalarda Selim’in yazma yolunda nelerden vazgeçtiğini bilmek beni üzdü. Belirtmem gerekir ki, yazma tutkusu olan insanların mutlaka okuması gereken bir kitap diye düşünüyorum. Başkahramanımız Selim ile ilgili olarak ise günlüğüme şu notları düştüm Arkadaşlıklara hep yanlış noktadan başladığı için hep çıkmaza sürüklendi. Kendini açıklama cesareti bir türlü bulamadı. Ve hep yanlış anlaşıldı ve yanlış ilişkiler içinde bulundu. Bazı zaman kendini dinledi ama her kendini dinlediğinde kafasında oluşan birçok soruda kendini boğmak istedi. Bütün hayatı boyunca düşüncelerinden kaçmayı denedi. Sadece Tutunamayanlar diye bir söz çıkarabildi ortaya. Bir tek kelime ve unutamadığı insanları birleştiren bir kelime olduğuna inandı. Selim’i bu kitabın sayfalarında okurken çok kendime benzettiğimi itiraf etmeliyim. Selim gibi bende kendimi çoğu zaman ifade etmekte zorlanıyorum. Bazen çok yazmak istesem de beni anlatacak bir cümle ararken kendimi kaybettiğimi itiraf etmeliyim Yazdıkları için ise; Fazla üzülme edebiyat hevesi olarak kabul et gerçek sayma bunları mustarip bir ruhun çırpınmalarını ifade etmekten çok okuyucuların duygularını kötüye kullanmak isteyen acemi bir yazarın karalamaları dersin diye de not düşmeyi unutmadı. Ve sonrasın da ise unutulmayacak olan şarkılar yazdı. Diğer kahramanımız Turgut ise; Selim’in ölümü en çok onu düşündürdü. Neden öldüğüne ve neden ölmek istediğine dair bir şeyler bulmak ümidi ile eski arkadaşlarıyla buluştu ve Selim'i anlatmalarını istedi. Turgut’a göre Selim'i hiç kimse iyi anlatamıyordu ve yeni ipuçları bulması gerekiyordu. Bir gün Selim'in kız arkadaşı Günseli çıka geldi ve kendine yazılan mektupları Turgut’a verdi. O mektupları tek tek okudu ve bu sırada hayali bir arkadaş edindi adı ise Oric’ di. Oric’le Kendi kendine konuşmaya başladı. Oysa hayali kahramanını hiç kimse göremiyordu. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil arıyorum diyordu. Henri Poincaré bahsediyordu. Bende Google dan araştırma yaptım Her şeyi bilmem de mümkün değil değil mi?ve hakkında şunları Poincaré ;Fransız matematikçi ve vermiş olduğu derslerin yanı sıra, yazmış olduğu çok sayıdaki yapıtla da etkili olmuştur. Türkçeye de çevrilen "Bilimin Değeri" ve "Bilim ve Varsayım" gibi bilim felsefesiyle ilgili kitapları bunlardan sadece birkaçıymış. On Emir den bahsediyordu. On Emir; Musa’ya Sina Dağı'nda Tanrı tarafından 2 taş tablet üzerinde verildiği söylenen bir dizi dini ve ahlaki öğretiler bütünüymüş. İşte bu Emirler; Karşımda başka ilahların olmayacak. Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın yahut aşağıda yerde olanın yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin. Yehova'nın, Rab'ın ismini boş yere ağıza almayacaksın. Sebt gününü takdis etmek için onu hatırında tutacaksın. Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın, fakat yedinci gün Allah'ın Rab'e Sebttir. Sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü Rab gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı. Babana ve anana hürmet edeceksin. Öldürmeyeceksin. Zina etmeyeceksin. Çalmayacaksın. Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın. Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına yahut kölesine yahut cariyesine yahut öküzüne yahut eşeğine yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin. Diyor. Moliere bahsediyordu. Moliere; Fransız oyun yazarı ve oyuncu. Oyunlarının tümünü, yayımlamak amacıyla değil, oynanmak amacıyla yazmış. Moliere komedisinin çağı için çok yeni bir kavramı, saçmalık kavramını öne çıkarmasını sağlamış. Eğer bir söz ya da olay, her türlü akılcılık sınırını aştığı halde bizi güldürüyorsa, Moliere'e göre burada akılla budalalık sürekli yer değiştiriyor demiş. da De Gaulle fıkrasından bahsediyor. De Gaulle fıkrası; Fiat fabrikasında çalışan bir işçi… O zamanki Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret için İtalya’ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var. Fabrikanın tezgâhları arasında dolaşırken Carlo’ya rastlamış. Herkesin gözü önünde ”Vay Carlo…” diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayaküstü sohbet etmişler. Tüm protokol bu dostluktan şaşkın… Konuk gittikten sonra patron Carlo’yu çağırıp, Krusçev’i nereden tanıdığını “Hiiç” demiş. ”Ben eskiden komünisttim… 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova’ya göndermişti. Orada tanışmıştım.” Olay unutulmuş. Üç beş ay sonra bu kez Amerika başkanı Nixon gelmiş İtalya’ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında ”Vay Carlo..Vay Nixon..” muhabbeti… İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Carlo’yu yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı; ”Bir ara Amerika’ya göç etmeye kalkıştım. New York’ta başım polisle belaya girdi.. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu..” Olay bu kadarla kalsa iyi.. İki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Carlo’nun uluslararası çevresi var. - De Gaulle’ü nereden tanıyorsun? - Nazilere karşı Paris’te yeraltı savaşı yapıyorduk… Özel kuryesiydim.. - Sen herkesi tanır mısın? - Evet, hemen hemen… Patron iyice hırslanmış. - Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin. Carlo gülmüş. ”Tabii. Yakın arkadaşımdır.” Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış - İspatla… İspatlayamazsan kovarım… Carlo - Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.. Patron pazarı iple çekmiş. Vatikan’da Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Carlo… Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış. Carlo bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya ”Bana müsaade” deyip meydana koşmuş. Agnelli yerde yatıyor. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor. Carlo çevresindekilere, ”Bu benim patronumdur; ne oldu?” diye sorunca biri cevap vermiş - Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna döndü. “Şu sağdaki bizim Carlo, ama yanındaki kim?” diye sorunca seninki düşüp bayıldı. de Cyrano de Bergerac bahsediyor. Cyrano de Bergerac; 17. yy’ da yaşamış Parisli şair, oyun yazarı ve silahşor Savinien Cyrano de Bergerac'ın gerçek hayat öyküsünden esinlenilerek Fransız şair ve oyun yazarı Edmond Rostand tarafından yazılmış ünlü bir sahne eseriymiş. da Dorian Gray - Lord Henry'nin Hazcılık dan bahsediyor.. Hazcılık veya Hedonizm, Kirene Okulu'nun, yani Sokrates'in öğrencisi Aristippos'un 435-355 öğretisiymiş. Hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunan felsefi görüşmüş bu ilgili düşüncelerinden etkilenen yakışıklı genç adam. Ahlaki veya ahlaksız bütün zevklere açık hale gelmeye başlarmış. ise şu cümlelerinin altını çizdim. Altını çizme nedenim ise İnsanoğluna güzel bir öğüt oluşuydu. Ne yazık onlara ki çıkarlarına dokunulmadıkça doğru yola gitmezler ve Allah'ın kendilerine sunacağı nimetleri bilmezler. Ne yazık onlara ki kalpleri temiz olmadığı için herkesi kötü sanırlar ve günahsıza ve günahkâra bir fark gözetmeden kötülük ederler. Ne yazık onlara ki duygulu çekingenliği korkaklık, samimiyeti yaltaklanma ve yardımı bir baskı sayarlar. Ne yazık onlara ki kendilerine açılan saf bir kalbi zaaflarından istifade edilecek, istismar edilecek bir akılsız sayarlar. Onların geleceği yaratan insanlar arasında yeri yoktur. Unutulacaklardır. de yer alan bu paragraf kendimizi irdelememiz ve güzel yanlarımıza bakmamız gerektiğini önümüze sunan bir hayat dersi niteliğinde olmuştur. “Sonu gelmez şövalye romanları gibidir bu yaşantı en zor anlarda daima açık bir kapı bulunur girip saklanacak. Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire “buraya kadar "dediler. Oysa bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. “ En son altını çizdiğim bu paragrafla kitap özetimi bitirmek syf olan bu kitap ve bana düşündürdükleri için aslında özeti bu kadar kısa olmamalı diye düşünüyorum. Herkesi de bu kitabı mutlaka okumalı diyorum. Bana çok şeyler kattı, size de çok şeyler katabilir. “Düşüncelerine büyük bir içtenlikle bağlıydı. Herkesi de öyle sanıyordu. Bu içtenlik düşünmeyi meslek edinenlerin içtenliğinden çok farklı bir duyguydu. Mesleği sevmek gibi değil, hayatı sevmek gibi bir duyguydu. “ Oğuz Atay/Tutunamayanlar Oğuz Atay, 12 Ekim 1934'te Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde dünyaya geldi. Babası, ağır ceza yargıcı ve Cumhuriyet Halk Partisi CHP VI. ve VII. dönem Sinop, VIII. dönem Kastamonu vekili Cemil Atay'dır. İlk ve ortaokulu Ankara'da okuyan Atay, 1951'de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Askerliğini 1957-59 yılları arasında yaptıktan sonra tamir ve kontrol elemanı olarak Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalıştı. Görevinden istifa ettikten sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayımlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı. Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. Ülkemizin en değerli yazarlarından biri olan Oğuz Atay’ın yazıldığı dönemde büyük tartışma konusu olmuş eseri Tutunamayanlar, 1972 yılında yayımlanmıştır. Eser, bilinç-akışı tekniğiyle döneme damgasını vurarak Türk Edebiyatı’nda yeni bir çağı başlatmıştır. Pek çok eleştirmen, Tutunamayanlar’ı Türk Dili’nde yazılmış en iyi eser olarak Oğuz Atay ismiyle özdeşleşmiş bir roman olarak, büyük yazarımızın hayatından izler taşımasıyla da kısmen otobiyografik bir eser olarak da değerlendirilebilir. Roman, son derece üst düzey diliyle çevirisi en zor romanlar arasında yer alır. Tutunamayanlar, sadece birkaç dile çevrilebilmiştir. “Het leven in stukken” adı altında Flemenkçeye Hollanda Dili çevrilen eser, eserin Hollandalı çevirmenine ödül konusu itibariyle intihar eden arkadaşının geçmişini araştıran Turgut Özben’in, söz konusu arkadaşı Selim Işık’ın modern hayata neden “Tutunamadığı”nı öğrenme çabasını anlatmaktadır. Romanda Turgut’un karşılaştığı her kişi Selim Işık’ı tanıyan kişilerdir ve her biri Turgut’a Selim’in farklı yönlerini kitabını 2000'lerin başından beri görmekteydim. 2010'larda ise popülerliği zirve yaptı diyebilirim. Adını birçok yerde duyuyordum. Daha sonra ve ekşi sözlük sitelerinde kitapla ilgili incelemeleri okudum. Abim de bunaltıcı bir kitap olabileceğini söyledi. Okumak artık farz olmuştu. Perşembe e-kitabını satın aldım. Perşembe ve cuma günü birer saat okudum. Cumartesi günü belirteyim ki bu kitap öyle bildiğiniz romanlar gibi değil. Akıcı değil. Sürükleyici değil. Otuz yaşın altındaysanız sıkılabilirsiniz. Yaklaşık yedi yüz sayfa ve okurken bunabilirsiniz. Hatta kitabın bir bölümü benim e-kitap okuyucuda elli üç sayfa sürüyordu ve tek bir paragraf yoktu. Fiziki kitapta bu bölümün sayfa sayısının yetmiş üzeri olduğu söyleniyor. Yani bir bölüm okuyorsunuz ve tek bir paragraf yok. Tek bir satır boşluğu yok. Okumadan önce lütfen bunu göz önünde Turgut adlı karakterin lösemiye yakalandıktan sonra intihar eden Selim'e duyduğu özlemi dile getiriyor. Başlarda onun ölümünü kabullenmek istemiyor ve Selim'i tanıyan herkesle iletişime geçiyor. Son günlerinde ne yaptığını öğrenmeye, neler yaşadığını anlamaya sonlarına doğru Selim'in tuttuğu günlükten son günlerine şahit oluyoruz. Hatta bir yer var ki benim okurken kanım donduKitabın özellikle başlarında oldukça fazla eski Türkçe kelimeler kullanılmış. Bu yönüyle yeni nesil için biraz olumsuz olabilir. Buna rağmen bazı bölümlerde eski Orta Asya Türkleri ve yaşantıları anlatılmış. Bu yönüyle de ilgi çekici. Başta da belirttiğim gibi akıcı ve sürükleyici bir kitap değil Tutunamayanlar. Fakat kitap bir şekilde sizi kendisine bağlıyor. Sonunu merak Oğuz Atay'ın tabiri ile Disconnectus Erectus'u belirli bir olgunluk seviyesine gelmiş olanlara tavsiye ediyorum. Türk edebiyatının başyapıtlarından kitabında bahsi geçen karakterler aşağıda listelenmiştir. Ahmet s282 Selim'in arkadaşı Aydan bkz. Sabahat Aydın s378 Selim'in arkadaşı Ayhan s377 Selim'in arkadaşı Aysel s187 Selim'in arkadaşı. Esat'ın kızkardeşi Ayten Gürses s288 Birsen s288 Hilmi'nin karısı Burhan s52 Selim'in arkadaşı Bülent s127 Selim'in arkadaşı Cahit s285 Selim'in arkadaşı Cemal s194 Gazetecilikten zengin olan adam Cevdet s367 Selim'in arkadaşı Dumrul s127 Saffet'in ağabeyi Efruz Bey s344 Selim'in lisedeki edebiyat öğretmeni Ekrem Galip Aydıner s32 Turgut'un öğretmeni Emrullah s154 Şoför Ender s282 Selim'in arkadaşı Erol s379 Selim'in okul arkadaşı Esat Şener s200 Selim'in arkadaşı. Aysel'in ağabeyi Güner s27 Selim ve Turgut'un arkadaşı Günseli Ediz s11 Selim'in sevgilisi Gürkan Tural s297 Selim'in futbol oynadığı arkadaşı Haluk Sanver s137 Mimar Hayriye Teyze s29 Turgut ve Nermin'in komşuları Hilmi s285 Selim'in arkadaşı Hulki Bey s137 Turgut'un patronu Hüsnü Bey s32 Turgut'un babası Kaya s15 Sevgi'nin arkadaşı Murat'ın babası. Nermin ve Turgut'un arkadaşları. Kayhan s27 Selim ve Turgut'un arkadaşı Kenan s23 Selim ve Turgut'un arkadaşı Koço s134 Meyhanelerde kasap oyunu oynayarak hayatını kazanan Mehmet Efendi s242 Turgut'un çalışanı Metin Kutbay s137 Selim'in arkadaşı Mustafa s140 Garson Murat s331 Sevgi'nin arkadaşı çocuk Muzaffer s417 Berber kalfası Mürüvvet Hanım s32 Turgut'un annesi Müzeyyen Hanım s52 Selim'in annesi Naci s381 Sabahat'ın ağabeyi Necati s17 Turgut'un arkadaşı Necmettin s32 Turgut'un okul arkadaşı Necmi s286 Selim'in Poker lakablı arkadaşı Nermin s14 Turgut'un eşi Nihat s377 Selim'in arkadaşı Nusret s382 Tosyalı pirinç tüccarı Ahmet Bey'in oğlu Olric s14 Turgut'un hayali arkadaşı Osman Bey s417 Berberde çalışan adam Ozan Taray s299 Selim'in arkadaşı Özer s378 Nihat'ın sevgilisine aşık olan adam Refik Sorgan s62 Selim'in askerliğinde binbaşı olan, şimdi ise albay olan komutanı Reşit s377 Selim'in arkadaşı Rüstem s251 Turgut'un on beş yaşındaki genç çalışanı Rüştü s284 Selim'in arkadaşı Sabahat s380 Selim'in okul arkadaşı Sabri s377 Selim'in arkadaşı Saffet s127 Selim'in yaşça büyük arkadaşı Safter s150 Genelevde getir götür işlerini yapan adam Salih Bey s246 Selim'in tiyatro öğretmeni Salim Bey s378 Selim'in edebiyat öğretmeni Selim Işık s11 Turgut'un yakın arkadaşı. Matematikçi Serhat s283 Selim'in arkadaşı Sevgi s325 Turgut ve Nermin'in büyük kızları Sultan Abdülhamit s49 Süheylâ s136 Süleyman Kargı'nın teyzesinin gelini Süleyman Kargı s61 Selim'in arkadaşı Tanaş s134 Garson Tuna s325 Turgut ve Nermin'in küçük kızları Tuncay s283 Selim'in arkadaşı Turgay s284 Selim'in arkadaşı Turgut Özben s11 Kitabın başkahramanı Yıldırım s378 Selim'in okul arkadaşı Yücel s287 Selim'in yazar olmak isteyen arkadaşı Zeliha s143 Selim'in on dört yaşındayken aşık olduğu kendinden dört yaş büyük kız. Metin'in eski sevgilisi Avdet Dönüş, geri gelme"Yalnız, el altından Turgut'a haber gönderilerek durum normale avdet edinceye kadar, halkın tahriklere kapılmasını önlemek ve kamu düzenini sağlamak amacıyla onun ve Selim'in isimlerinden şimdilik bahsedilmemesi istendi." Cumba Yapıların üst katlarında, ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon"Solda pencere, bir cumba." Çuha Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş"Sonra, bu küçük altı küçük arabalar, yeşil çuha kumar masasının bir ucuna sıralanıyor." Derun Öz"Henüz genç ve ateşli oldukları için meselelerin derununa nüfuz edemiyorlar." Duhuliye Giriş ücreti"Her resmî Türk genci gibi, yani, sporla ilişkisi hiç bir zaman maç seyretmekten öteye gitmeyen her namuslu ve bunalmış vatandaş gibi siz de ayrı bir duhuliye ödemeden bu oyuna katılabilirsiniz." Düstur Genel kural"Borjiya gibi 'Zafer veya hiç' düsturuna sadık kaldı." Erkete Gözetleme"Erkete demek istiyorsunuz beyim. Erketelik de yaptım." Hamiyet Bir insanın kendi yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası"Ne durumda olduğunuzu bilseydim, hamiyyetten gözümün yaşını tutamazdım, değil mi?" Hasebiyle Nedeniyle"Benim bu gibi ruhi vaziyetlere alışık olmamam hasebiyle yanlış olarak açlık diye adlandırdığım kemirici duygu." Hilafıhakikat Gerçek dışı"Aynı sütunlarda, aynı punda, aynı katrat ve ayhnı ifadeyle tekzip ederim. Beyanınız hilâf-ı hakikattir. Mahsulünüz garibe-i hilkattır." Hercümerç Altüst, karmakarışık, darmadağınık, allak bullak"Turgut, pısırık bir baba ve müstebit bir annenin tesirinin ruhunda uyandırdığı hercümerci, çok küçük yaşta farketti." İkmale kalmak Bütünlemeye kalmak"Sabri üç dersten ikmale kalmıştı." İnhiraf Sapma, başka bir tarafa meyletme"Osmanlı ifade tarzından vahim inhiraflar gösteriyorsunuz." İnikâs Yansı, yankı"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." İstidat Yetenek"Müziğe istidatı olmadığı için, bütün gün kemanı gıcırdatır, evde herkesin canını sıkardı." İstihza Gizli veya kinayeli bir biçimde alay"Yok canım! Turgut, istihzaya başkalarında tahammül edemez." İstinat Dayanma, yaslanma, güvenme, kuvvet alma"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." İzale Yok etme, giderme"Teklifinizin son maddesi, benim, bu gibi görüşmelerdeki münakaşa kabul etmez kuvvet üstünlüğümün izalesi demek oluyorsa da, şimdilik kaydıyla, reddetmediğimizi ifade edebilirim." Jartiyer Çorapları dizin altında veya üstünde tutmaya yarayan lastikli bağ"Kantin masalarından birine dayardı ve pantalonunu sıvayıp vişne çürüğü jartiyerlerini gösterirdi bizim çeteye." Kifayet Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme"Bu keyfiyet bile, sözlerinizin ne kadar hayal mahsulü olduğunu göstermeğe kifâyet eder sanırım." Kotra Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli"Kayıkhane'den çıkarılan kotralarla deniz-havuzu dolaşıyorlardı." Maroken Fas'ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi"L biçimi salona döndü, maroken taklidi plâstikle kaplı rahat koltuğuna oturdu; bir düğmeye basarak koltuğu geriye itti." Meddah Taklitler yaparak, hoş hikâyeler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı"Meddahlığı bırak, anlatmaya bak." Mefhum Kavram"Onbinlerin Ricati'nin yazanın Aristophanes mi yoksa Ksenophanes mi olduğunu çözmeye çalışırken Plato'nun aile nazariyesi, Dante'nin devlet mefhumuna karışıyordu." Menhus Uğursuz"Sarayımızın içine sokulmaya cüret eden bu menhus sıcak kanımızı kurutuyor, beynimizin suyunu buharlaştırıyor, kullarımıza istediğimiz gibi hizmet etmemizi engelliyor." Metamorfoz Başkalaşma"Yakın arkadaşı, onun bu metamorfozuna şöylece tarih düşürdü." Mihaniki Düşünmeden, ölçülerek değil de yalnızca alışkanlığın verdiği kolaylıkla veya yalnız kasların hareketiyle yapılan iş, hareket vb."Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Muarız Karşı koyan, karşı çıkan"Eğer, siyasi ve millî muarızlarıyla uzun seneler mücadele etmek mecburiyetinde kalmayıp da biraz okumaya fırsat bulsaydı..." Muharrir Yazar"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Muhasip Sayman"Babası tütün rejisi, muhasipliğinden, on sekiz yıl dört ay yirmi iki gün sonra emekliye ayrılacak olan Hüsnü Bey, annesi de ev kadını Mürüvvet Hanımdı." Muhayyel Hayal gücüyle yaratılan, hayal edilen"Bir yandan da işaret parmağı ile, muhayyel eldivenin boş bıraktığı avuç içi derisini gösteriyordu." Müellif Yazar"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir."Mülahazat Düşünceler"Mülâhazat hanesine yazacaklarımız şimdilik bu kadar." Münekkit Eleştirmen"Pozitif bir bilim olduğu halde münekkitlerce biyokimaya meselelerine gayri kabili tatbik bulunduğu asırlar boyunca iddia edilegelmiş." Münevver Aydın"Senin gibi münevver bir vatandaş olsaydım hiç zahmet çekmezdim vallahi." Mürüvvet Bir ailede çocukların doğumu, sünneti, evliliği, iyi bir göreve geçmeleri vb. olaylardan duyulan mutluluk, sevinç"Müzeyyen Hanım oğlunun mürüvvetini göremedi." Müstebit Zorba"Turgut, pısırık bir baba ve müstebit bir annenin tesirinin ruhunda uyandırdığı hercümerci, çok küçük yaşta farketti." Müsteşrik Doğu bilimci"Eski Mukaddes Roma-Aksaray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut'un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla." Mütehakkim Zorbalık eden, hükmünü zorla yürüten"Annesi Mürüvvet Hanım, kocasının aksine, zorba ve mütehakkim bir kadındı." Mütehayyiz İtibarlı, mühim"Turgut'un ileride ne kadar mütehayyiz bir şahsiyeti olacağını anlatmaktan âciz bulunan Lâlegül Sokağı sakinleri, küçük yaşta sokağa düşen Birinci Dragut'a hüsn-ü kabul göstermediler." Müverrih Tarihçi"Eski Mukaddes Roma-Aksaray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut'un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla." Nazariye Kuram"Onbinlerin Ricati'nin yazanın Aristophanes mi yoksa Ksenophanes mi olduğunu çözmeye çalışırken Plato'nun aile nazariyesi, Dante'nin devlet mefhumuna karışıyordu." Putrel Yapılarda, demir yollarında kullanılan demir kiriş, bağlama"O kocaman barajın betonuna putrel yerine, tahta parçaları koyuyor boyayıp." Ropdöşambır Erkeklerin evin içinde kıyafetlerinin üzerine giydikleri üstlük"Eski bir ropdöşambr giymişti." Sabık Geçen, önceki, eski"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." Sâkıt Düşen, düşmüş, hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." Serencam Bir işin, bir olayın sonu, akıbet"Mağlubiyet hakkındaki hükmü tarihe bırakalım ve serencâma devam edelim." Şerh Bir anlatım veya kitabı açıklama, yorumlama. Açık ve ayrıntılı anlatma"Bu kısım, Selim tarafından, muhalefet şerhi ile imzalanmıştır." Tahmil Yükleme"Turgut'un küçük yaştan beri geliştirdiği ve sonraları arkadaşlarının başına ağır bir yük tahmil eden hususiyetlerinden biri de her şeyi mantıkî neticlerine kadar takip etmek olmuştur." Tahrif Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme"'Tahrif! Tahrif!' diyerek kalktı." Tamim Genelge, sirküler"Okullara bir tamim gönderilerek, bazı kitapların kitaplıklardan çıkarılması istendi." Tavzih etmek Açıklamak, aydınlatmak"Sayın delege iltifat buyuruyorlar. Sözlerini tavzih etsinler." Tekemmül Olgunlaşma, yetkinleşme"Diğer sanıklar hakkındaki dosyaların tekemmülüne ve duruşmaların ileri bir tarihe bırakılmasına karar verildi." Teksir etmek Yazıyı çoğaltmak"Turgut'un teksir edilerek elden ele dolaşan kitabındaki bazı adların üzerinde duruldu." Tekzip etmek Yalanlamak, doğru olmadığını açıklamak"Aynı sütunlarda, aynı punda, aynı katrat ve ayhnı ifadeyle tekzip ederim. Beyanınız hilâf-ı hakikattir. Mahsulünüz garibe-i hilkattır." Telakki Anlayış"Evet beyler! İştirakiyun mezhebinden de yıkıcı olan bu telâkkiyi aramıza sokan Turgut'tur." Temayül Bir tarafa eğilme, meyletme, eğilim"Saniyen, bir referandum yapılarak buradaki delegelerin umumi temayüllerinin öğrenilmesinde sayılamayacak faydalar mülâhaza ediyoruz." Tesviye etmek Düzlemek"Talim alanı, ağaçsız bir tepenin altında, becereksizce tesviye edilmiş bir yolla çevrelenmiş ve tozsuzdu." Uzviyet Organizma"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı kitabı konusu, karakterler, yorumlar, kısa özeti, tanıtımı. Tutunamayanlar kitabı ile ilgili Adı Tutunamayanlar Kitabın Yazarı Oğuz AtayKitabın ÖzetiTutunamayanlar alışılmışın dışında bir romandır. Belirli bir olayı sergilemekten çok izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerle oluşur. Bu bakımdan, özetlenmesi güçtür. Ancak, romanın konusu, kısaca şöyle açıklanabilir Genç mühendis Turgut Özben yakın arkadaşı Selim Işık’ın kendini bir tabancayla vurduğunu gazeteden öğrenir. Olayın çok etkisinde kalır, intiharın sebeplerini merak eder. Bu amaçla araştırmalara girişir. İlkin Selim’in arkadaşlarından Metin ve Esat’la kendisine şunları anlatır Metin’in Zeliha adlı bir kızla ilişkisi vardır. Selim kızın ona uygun düşmediğini söyler. Fakat Metin kızı bırakınca, bu kez Selim ona tutulur. Metin bunun üzerine yeniden kıza yanaşır. Kız ise bir süre sonra onlardan ayrılır, bir başkasıyla da Selim için şunları söyler Selim’i lise öğrencisi iken tanır, ilginç, zeki, oyuncu bir çocuktur. Çok kitap okur. O. Wilde’a hayrandır. Fakat M. Gorki’yi okuyunca onu sevmez olur. Esat’la oyunlar düzenler, birlikte Özben Selim’in arkadaşlarından Süleyman Kargı’yı bulur. Süleyman ona Selim’in yazdığı 600 mısralık bir şiir verir. Şiire göre Selim Işık Tek ve Türk. Ve duygulu, amansız/sabırsız ve olumsuz, yaşantısında cansız» sanılan bir Özben Selim’le ilişkisi olan Günseli adlı bir kızla tanışır. Günseli Selim’e bir topu gezintide rastlamıştır. Sıkıntılı ve asık suratlıdır. Onu avutmaya kalkışır. Fakat Selim’in soru yağmuruna tutulur. O gün anlaşamazlar. Aradan bir ay geçer. Selim onu telefonla arar. Buluşurlar, ilişkileri gitgide ilerler. Ne var ki, Selim evlenmeye yanaşmaz. Çok kuşkuludur, geleceğe güveni yoktur, inançsızdır, aile düzeninden de hoşlanmaz. Bağsızdır. Bir ara kendini içkiye verir. Çevreyle uyuşamaz. Sanki bir kafese kapatılmıştır. Hastalanır. Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadığını» düşünür. Günseli’ye bir mektup gönderir. Ardından intihar son günlerinde Tutunamayanlar» üstüne bir ansiklopedi hazırlamaya girişir. Orada kendisine de bir madde ayırır. Bu maddede belirttiğine göre, Selim bir kasabada doğmuştur. Babası memurdur. Küçükken ağır bir hastalık geçirir. Altı yaşında ailesiyle büyük bir şehre göçer. Sabri adlı bir çocukla arkadaş olur. Okula gider. Uzun boylu olduğundan arka sıraya oturtulur. Sınıfta çok konuşur. Ortaokuldayken Pitirgilli’yi okur. Sonra kızlarla dolaşmaya başlar, O sırada Dünya Savaşı patlar. Yiyecekler pahalılanır. Askerliğini yaparken Süleyman Kargı ile tanışır. Askerlik bitince açıkta kalır. Kimse ona sahip çıkmaz. Bütün hayatıca düşüncelerinden kaçar. Sonunda odasına kapanır. Yemek yemez, içki içmez Özben araştırmaları sırasında yavaş yavaş kendi benliğini tanır O da tutunamayanlardan biridir. Kendini o zamana değin birtakım törelerin, alışkanlıkların yönettiğini sezer. Gitgide bağsızlığa doğru kayar. Evinden ayrılır. Bir trene binip gider. Gözden Hakkında Yorumlar ve YargıBir roman; gerekli gereksiz ayrıntılarıyla, kendi bütünlüğünü zedeleyen fazlalıklarla, yinelemelerle, filtreli sigaranın kanseri % 7 oranında azalttığını söylemeden geçemeyen bilgilerle dolu. Yazarının, ayıklama ve seçme gözetmeden, ne biliyorsa içine katmaktan zevk duyduğu sayfalar. Romanın üslup özelliğinde, değişikliklerin, sıçramaların büyük payı olduğunu daha önce belirtmiştik. Nitekim, 351 sayfada, eylem birdenbire düşünceye yer vermekte, hemen biraz aşağıda ise oyun’ biçimine dönüşmektedir. Atay, Tutunamayanlar için herhangi bir kural koymamış, şiirden oyuna varıncaya kadar, her yazı türünü kullanmıştır. Okunuşundan sonra, İnsanın aklına her geleni yazmasından bir roman ortaya çıkabilir mi?’ diye sorulabilir. Oğuz Atay ayıklama nedir tanımıyor, ya da bu, bize böyle geliyor. Düşünceler, hiç bir zaman, kişileri duygulandırmaya yetmemiştir. Bir romanda, sürekli olarak eleştirisel aklın kullanılışı ve humour’un ağır basışı, somut insan gerçeğini yok etmeye yeter.» Mehmet Şeyda.

oğuz atay tutunamayanlar uzun özet