🏏 Büyük Kızını Istemem Ufakta Kızını Ver Bana

Abi çok yorgunum dedim kaş göz yaptı, peki dedim ve beraber ilerledik evine ilk kez beraber gittik biraz oturduk ne günlerdi ya belamız gibildi falan dedi hala meraklımısın bu yola vereyim mi payını dedi biliyorsunuz benim payım ilimdi abi dedim açıkçası cesaret edemiyorum senin o halini gördükten sonra o zaman dedi sana bır sır ben kendimi o moda BANA KIZINI" ifadesini turkce dilinden çevirmeniz ve bir cümlede doğru kullanmanız mı gerekiyor? Burada "BANA KIZINI" - turkce-ingilizce çevirileri ve turkce çevirileri için arama motoru içeren birçok çevrilmiş örnek cümle var. 19 Mayıs 2021. 0. 15. Kızı Zeynep Vural’ı (29) boğarak öldüren Ayşe Vural’ın emniyetteki kan donduran ifadesine DHA ulaştı. Kızının kustuğunu, kendisinin de kusmuğu temizlerken Zeynep’in saçından çektiğini belirten Ayşe Vural, “O sırada kızımın boynunda bulunan fuları çekerek yere savurdum. Yere düşen Fethiye"Fethiye Çiftetellisi" şarkı sözleri ile Aman Aman Aman Of Of Güzelim Meleğim Aç Kollarını Geleyim Yar Olduğunu Bileyim Nedir Senin Dileğin Söyle Ben De Bileyim Anasını Ormana Ormana Kızını Da Yorgana Yorgana Büyük Kızını İstemem Küçük Kızını Ver Bana At Olur Da Tepmez Mi Yar Olur Da Öpmez Mi Yârin Bahçedeki masanın üzerine çıktık ve bizi ev sahibimiz bir şekilde duvardan çıkartarak kurtardı. Kızım suya kapılıyordu, onu zor tuttuk aldık. Çok kötü bir facia yaşadık. Hiç kimsenin yaşamasını istemem. Canımızı çok zor kurtardık. Allah çocuğumu bana bağışladı. Bir tek varlığım o. İkinci olarak gideceğim yer:GALATA KULESİ Eski Galata Kulesi,528 yılında Bizans İmparatoru Anastasius tarafından fener kulesi olarak inşa edilmiştir.Ancak bu kule 1202-1204 yılları arasındaki Dördüncü Haçlı Seferleri sırasında İstanbul'u ele geçiren ve yağmalayan Latinler tarafından büyük oranda zarar görmüş ve Akşam Gazetesi’nin haberine tarafından senaryosunu ve yönetmenliğini Gizem Kızıl’ın, yapımcılığını Ayşe Barım’ın üstlendiği proje önümüzdeki sene seyircisiyle buluşacak. Filmin başrolünde son olarak “Kırmızı Oda” dizisinde canlandırdığı ‘Kumru’ rolü büyük ses getiren Aslıhan Gürbüz rol alıyor. Kaynak: www.sacitaslan.com URL: https://www yhq7. İzmir'in Konak ilçesi Gürçeşme semtinde yaşayan, 3 kız babası olan hakkında en büyük çocuğu olan cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla dava açıldı. 36 yıldan 44 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen İzmir Adliyesi 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yargılanmasına ikinci duruşma ile devam edildi. Duruşmaya, ilk celsede verdiği ifadesinde eşinin kendisinden boşanmak istediği için kızını kullanarak iftira attığını söyleyip suçlamaları kabul etmeyen, "Böyle bir şeyi kızıma yapmam mümkün mü?" diyen tutuksuz sanık katılmadı. Eşinden boşanmak için dava açan Zuhal A. ile kızı ve avukatları ise hazır bulundu. GENÇ KIZ HER ŞEYİ ANLATTI ise verdiği ifadede, babasının 4 yıl önce kendisine cinsel istismarda bulunmaya başladığını öne sürerek, o günden sonra her hafta bu durumu sürdürdüğünü söyledi. babasının geceleri odasına gelip kendisini taciz ettiğini, bir gece annesinin görüp sorduğunu, bir şey aradığını söyleyip geçiştirdiğini anlattı. Babasının bir şey yapıp yapmadığını annesinin kendisine defalarca sormasına rağmen korktuğu için anlatamadığını belirtti. "'ALIŞVERİŞE GİDELİM' DİYE BENİ YANINDA GÖTÜRDÜ" Babasının istismarı kendi evleri dışında da sürdürdüğünü iddia eden "Babam uyuşturucu madde kullanırdı. Bazen uyuşturucu almaya giderken, polisler şüphelenmesin diye yanında beni de götürürdü. Bir yıl önce, 'Haydi alışverişe gidelim' diyerek beni yanında götürdü. Ben yine uyuşturucu almaya gittiğimizi sanmıştım. Beni Buca'da, dayalı döşeli bir eve götürdü. Telefonla birilerini arayıp anahtarın yerini sordu. Bu evde istismarda bulundu. İstemediğimi, ondan nefret ettiğimi söyledim. Babam o esnada hem içkiliydi, hem haplıydı. "SEN DE BEN DE YANARIZ" Yaklaşık 5- 6 ay önce anneme gidip babamın tacizini söyledim. Annem de beni polise götürmek istedi ama korktuğum için engelledim. Çünkü babam, 'Birine söylersen sen de ben de yanarız, bütün bunlar ölene kadar aramızda sır olarak kalacak' demişti. Bir baba kızını taciz etmez. Ben çok dayandım, o kadar çok şey yaşadım ki" dedi. Babasının bu davranışlarını sürdürmesi üzerine sonunda dayanamayıp, şikayetçi olduğunu öne sürdü. babasının cezalandırılmasını istedi. Mahkeme heyeti, sanık hakkında Zuhal A. ile kızı yaklaşmama kararı verip, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi. DHA Banu Büyüksolak'ın, StüdyoM Müzik etiketiyle yayınlanan "Fethiye Çiftetellisi" isimli tekli çalışması, video klibiyle netd müzik'te. Söz & MüzikAnonim Düzenleme Mustafa Mert Yönetmen Yasin Koç Mix & Mastering Ergün Erdal Zurna Halil Çokyürekli Kemanlar İsmet Diril Yaylı Grubu Keman Taksim İsmet Diril Klarnet Semihcan Kaçakçıoğlu Bass Gitar Tolga Yusuflu Elektro Gitar Orhan Çubukcu Asma Davul Barış İriyeren Bağlama Mustafa Mert Kayıt StüdyoM Müzik Fethiye Vokaller Ozan Topçu, Ulaş Ece, Tolga Yusuflu, Mustafa Mert Vokal Edit Özgün Saatcıoğlu Video Kurgu - Edit - Renk Düzenleme Fatih Ülgen Uzay Deniz Ajans Kamera Mert Göçmen – Mustafa Mercan Sibel Korgül Make-Up Kostüm - Dekor Maya Tasarım Or. Fethiye netd müzik'te bu ay Yeni Hit Şarkılar Halk Müziği "Fethiye Çiftetellisi" şarkı sözleri ile Aman Aman Aman Of Of Güzelim Meleğim Aç Kollarını Geleyim Yar Olduğunu Bileyim Nedir Senin Dileğin Söyle Ben De Bileyim Anasını Ormana Ormana Kızını Da Yorgana Yorgana Büyük Kızını İstemem Küçük Kızını Ver Bana At Olur Da Tepmez Mi Yar Olur Da Öpmez Mi Yârin Öptüğü Yerde Gonca Da Güller Bitmez Mi Of Of Güzelim Meleğim Ak Kesenin Yoğurdu Kız Seni Kimler Doğurdu Seni Doğuran Ana Bal İle Mi Yoğurdu? Anasını Ormana Ormana Kızını Da Yorgana Yorgana Büyük Kızını İstemem Küçük Kızını Ver Bana At Olur Da Tepmez Mi Yar Olur Da Öpmez Mi Yârin Öptüğü Yerde Gonca Da Güller Bitmez Mi Aman Aman Aman Of Of Yar Nerede Nerede Su Doldurur Derede Gitsem O Yârin Yanına Geliversek Yan Yana Ah Sarıverse Koynuna Anasını Ormana Ormana Kızını Da Yorgana Yorgana Büyük Kızını İstemem Küçük Kızını Ver Bana At Olur Da Tepmez Mi Yar Olur Da Öpmez Mi Yârin Öptüğü Yerde Gonca Da Güller Bitmez Mi Facebook Twitter Instagram YouTube Category POP Tags netd Müzik, Musik, musiqi Comments Facebook Disqus Deyim yerinde mi bilmiyorum, çünkü böyle bir kavrama ihtiyaç duyulmasını, insanların bu kavramı doğuracak şekilde düşünüp davranabilmesini anlamak kolay değil. Ama birbirini hiç tanımayacak bu üç kızın yaşadığı şey bu; onlara bir cezalandırma, bir misilleme olarak tecavüz "düşük kasta mensup", 24 yaşındaki Ghazala Shaheen, akrabalarından bir erkek, yüksek kasttan bir kızla kaçtığı için, kızın ailesi tarafından kaçırıldı, dövülerek tecavüze uğradı. Diyarbakır’ın en uzak, en yalnız, en çaresiz mezralarından Hevşiyan’da yaşayan 13 yaşındaki B., oğlunu evlendirdiği kızın bakire çıkmamasından ağabeyini sorumlu tutan bir adam tarafından kaçırıldı, aynı olayı yaşadıktan sonra evinin önüne bırakıldı. Muş’un Malazgirt İlçesi’ne bağlı Beşçatak Köyü’nde de bir iki hafta önce, bu kez 12 yaşındaki diğer ikisinin kaderini paylaştı, üstelik bu kez tecavüze yardım eden kadınlar da vardı!Her üç olayda da "cezalandırılması gereken" kişiler onlar değildi. Ne bir suçları vardı, ne olayların bu noktaya gelmesine en ufak bir katkıları... Ağabey, baba, dayı, amca olan erkekler, kızlarının ırzına geçildi gerekçesiyle başka ağabey, baba, dayı, amca olan erkeklere kızmış, intikam duygularıyla misilleme yapmaya karar vermişti. Bütün bu saçmalık şöyle özetlenebilirdi "Madem sen benim kızımı... Öyleyse ben de senin kızını..." Bu da onların adaleti oluyor, adına "töre" deniyordu. Ya da artık başka bir ad vermek Ghazala’nın - ki benzer bir olay daha önce de Pakistanlı Mukhtaran Mai’nin başına gelmiş, dünya ayağa kalkmıştı- tecavüzü kanıtlaması çok zor. Çünkü, Pakistan’da çok etkili olan şeriat kanunlarına göre, en az dört Müslüman erkeğin şahitliği gerekiyor. Suçladığı kişiler beraat ederse de kendisinin zina suçundan yargılanması mümkün. Türk Ceza Yasası ise daha yeni değişti ve batılı ceza kanunlarına oldukça yakın çağdaş bir yaklaşıma kavuştu. Ancak Diyarbakırlı B. ile Malazgirtli Z.’nin işi, şeriatın kıskacındaki Ghazala’dan daha mı kolay? Hayır. Çünkü onların yaşadığı bölgelerde şeriatın değilse de aşiretlerin yazılı olmayan kanunları var. Ve o kanunlar, asıl suçluları cezalandırmak bir yana, gizliyor, koruyor. Zaten bir şekilde cezalandırılmış olan kızları da bir kez daha kurban ediyor; onlara sadece tecavüzcüsüyle evlenme seçeneği sunuyor. Çünkü "uzlaşma" böyle sağlanıyor. Uzlaşma olmazsa çok kan dökülür -kızgın erkekler birbirlerini öldürür-, denilerek üzerlerine bir yük daha yükleniyor. Yaşanan olayların en içinden biri, "uzlaşma"yı şöyle ifade ediyor "Benim tecavüze uğramış kızım sana, senin tecavüze uğramış kızın bana!" Yani al gülüm, ver gülüm’le olay tatlıya bağlanıyor! Böylece namuslar temizleniyor, kan davası engelleniyor, barış sağlanıyor. En kötüsü, bu bölgede devleti temsil eden, hukukun işlemesinden, asayişin sağlanmasından sorumlu bazı kişiler de "bölge şartları" diyerek bu koşullara teslim olabiliyor. Bu sadece bölgede çalışan kadın örgütlerinin özel çabası sonucu bazı olaylarda ne düşündüğü, ne hissettiği mi? Dedik ya, cezalandırılan onlar!Geçtiğimiz hafta, Diyarbakır’ın köyleri ve o köylerinin yolu olmayan mezralarından Muş’un İlçesi Malazgirt’inBeşçatak Köyü’ne uzanan, uzun ve ağır bir yolculuk yaptık. İnanılmaz manzaraların, kırık dökük, başlamadan yok edilmiş hayatların, herkesin bildiği ama söylemediği, ağız birliği yaptığı korkunç sırların içinden geçtik. Son iki olayın tarafı olan olmayan sayısız insanla konuşup aynı kaderi paylaşan iki küçük kızın hikayelerinin izini sürdük. Elimizde kalan, kocaman bir öfke ve hikayesine ulaşılamayanların yalnızlığından başka bir şey bakire çıkmadı diye kayınpederi gelinine tecavüzden sorumlu tuttuğu kişinin 13 yaşındaki kız kardeşi B.’yi kaçırdı ve ona tecavüz ettirdiDiyarbakır’ın Dicle İlçesi’nin Hevşiyan mezrası. Dünya unutmuş mu, yoksa yolu hiç düşmemiş mi belli değil; eşyasız, eciş bücüş toprak evler, yalnızlıklarına terk edilmiş insanlar. Güzel kızlar, istemediği adama "verilmiş", genç yaşında çok sayıda doğum yapmış kadınlar, okulsuz, öğretmensiz, dondurmasız bir sürü çocuk... Herkes bir şekilde birbiriyle akraba. Toplamı 20’yi bulmayan evlerin hiçbirinde tuvalet yok, ancak köyün beş korucusu ve onların tüfekleri, cep telefonları var. Yürüyerek bir saat mesafedeki en yakın köye ilköğretim okulu geleli daha birkaç yıl olmuş, B. o yüzden hiç okula gitmemiş 13 yaşında bir kız. Bu mezrada yaşıyor. Üç ay kadar önce, elleri bağlanmış bir şekilde, babasının yeğeni tarafından sürüklenirken görüldü. Birkaç gün sonra evinin kapısına bırakıldı. Tecavüze uğramıştı. Ağlıyordu. O günden beri evden çıkmıyor. Başına gelenleri çözebilmek için önce bugün 20 yaşında olan L.’nin yaşadıklarını bilmek YAPMADIM OĞLUMA YAPTIRDIMOlayın tanıklarına göre, adı geçen mezrada yaşayan genç yaşta ölen erkek kardeşinin küçük kızı L.’yi "yabancıya gitmesin" diye oğluna almak ister. Gerekçesi, L.’nin "yabancı" birine verilmiş ablasının şiddet görüyor olmasıdır. Bari o da zulüm görmesin, kendi oğluma alayım, der etrafına. Ne var ki oğlu L.’den hayli küçük, henüz 13 yaşındadır. Nişan yapıp iki yıl beklerler. L. 20’sine, oğlu Ş. de 15’ine vardığında düğünü yaparlar. Tabii ki resmi nikahsız. Ertesi gün, 15 yaşındaki Ş., karısının bakire olmadığını söyleyince, kıyamet kopar. Söylenenlerin doğru olup olmadığını kimse araştırmaz; böyle "suçlanan" ve öldürülen, sonra da otopside bakire çıkan kızların hikayelerini de kimse hatırlamaz. Hemen araştırmaya başlanır Kim yaptı?Kimbilir hangi yöntemlerle L. konuşturulur ve ondan bir isim alınır O sırada evli ve bir çocuk sahibi olan Yani, B.’nin ağabeyi. Yine söylenenlerin doğruluğunu kimse sorgulamaz; reddetse de inanılmaz, hemen hüküm verilir. Bakire çıkmadığı gerekçesiyle bir kızı ölüme mahkûm etmekten daha da vahşidir bu hüküm Gelini yüzünden onuru kırılan kayınpeder, yüzünü yerden kaldırabilmek için müthiş bir çözüm bulacak, "madem senin oğlun benim gelinimin ırzına geçti, ben de senin kızının..." diyecektir. Bunu diyeceği kişi, köyün korucularından, kendi dayısı olsa bile...YOLDA SÜRÜKLERKEN HERKES yolda küçük B.’yi sürüklerken gören kimi kadınlar, onu durdurmak için hamle eder, hatta yalvarır, dinletemezler. Söylediklerine göre yanında 15 yaşındaki oğlu ve diğer erkek kardeşi de vardır. Yine kimilerine göre "çölde", yani boş arazide, kimilerine göre de başka bir köydeki akrabasının evinde B.’nin ırzına geçilir. Kim tarafından olduğu da muammadır; kendisi etrafına 15 yaşındaki oğluna yaptırdığını söyler ama bizzat kendisinin yaptığını söyleyenler de vardır. Ve aslında bunun önemi yoktur; küçük bir kızı sırf intikam olsun diye kaçırıp tecavüz etme eylemini düşününce, kendi yapsın ya da küçük oğluna yaptırsın, ne fark eder? etrafından, özellikle de kadınlardan tepki gördüğünü anlatanlar var. Mesela olaydan sonra küçük kızı evine götürdüğü başka köydeki kadın akrabasının çok kızdığı, kıza kol kanat gerip evine dönmesini sağladığı, aileden kimi kadınların ona tavır aldığı söyleniyor. Ama o kadar. Yaptıkları, neredeyse yanına kár kalıyor. Olay yaşanıyor ve belli ki kısa sürede üzeri örtülüyor, bazı gerçekler bilerek gizleniyor ya da yüksek sesle KADARI YARGIDA NE KADARI ŞEYHTEBu olay, 28 Eylül’de ilçeden Diyarbakır Adliyesi’ne yansıdı. Ancak buraya kadar anlatıldığı şekilde değil. Hakkında dava açılanlar, 15 yaşındaki Ş. ile 24 yaşındaki Biri, iddiaya göre geçmişte L.’nin ırzına geçmekle, diğeri de küçük B.’yi "alıkoymak"la suçlanıyordu. Ş.’nin yaşı küçük olduğu için Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde gizli olarak yürütülen davada tecavüzden söz edilmediği belirtiliyordu. Zaten kimse de tanıklara göre bunun nedeni şu Akrabalık nedeniyle kimse "tecavüz"den söz etmiyor. Kızın namusu, aşiretin namusu. Mezrada yaşayanlar da her şeyi biliyor ama bilmiyor! Sır tüm toplum tarafından saklanıyor, kimisi korkusundan, kimisi utancından, kimi de bu tür olayları doğal karşıladığından. Kızına tecavüz edilen "dayı", tecavüzü sağlayan yeğenini, istesin ya da istemesin, benzer nedenlerle kolluyor. Olay asıl haliyle yargıya yansıtılmıyor ancak şeyhler hemen devreye sokuluyor. Güneydoğu’da, sözü sorgu sualsiz dinlenen şeyhlerin işlevi belli; tarafları uzlaştırarak barıştırmak. Bu tür olaylarda barıştırmanın da tek yöntemi var Tecavüze uğrayan kızı, tecavüzcüsüne "vermek." Gerçi tecavüzcünün kim olduğu belli değil ama yaşları da tutuyor nasıl olsa, 15 yaşındaki Ş. ile 13 yaşındaki B.’yi evlendirmek. Şimdi taraflar bu konuda anlaşmaya ikna edilmeye çalışılıyor. Ancak bu müthiş yöntemin fikir babası "Ben ödeştim, bu evliliğe gerek yok" dediği, yine de başka bir "yol"un olmadığı söyleniyor. L.’ye gelince... O, resmi nikahı da olmadığı için çoktan evine gönderilmiş ve gözden çıkarılmış durumda. İki kez intihara teşebbüs ettiği anlatılıyor. B.’nin ise olaydan bu yana evden çıkmadığı... Biz o evin çok yakınına kadar gittik, hatta kendisiyle görüşmek istedik. Akşamüstü saatleriydi, "uyuyordu." Etraf, "yabancı biri gelmiş, garip garip sorular soruyor" şüphesiyle bakan meraklı gözlerle doluydu. Biz de oraya gidene kadar "fazla kurcalarsanız silahlar patlar" vicdan azabıyla doldurulduğumuz için sırların içinde kaybolduk. B.’nin hikayesine de burada üç nokta koymak gerekti; yetkili ve etkililer, asıl gerçeğin peşine düşünceye kadar...Kayınpeder, gelinimin bekáretini bozdu, dediği kişinin 12 yaşındaki kız kardeşi Z.’ye tecavüz ettirdi tecavüze ailenin kızları da yardım ettiMuş’un Malazgirt İlçesi’ne bağlı Beşçatak köyünden 12 yaşındaki hikayesi "duyanların kanını donduran" diye yansıdı geçtiğimiz hafta basına. Olayda kanları donduran, Evren Yıldız adlı 18 yaşındaki bir gence, tecavüz ederken kız kardeşi yengesi ve amcasının kızı yardım etmiş olmasıydı. Olay, çatışma olduğu yönünde bir ihbar alan jandarmanın köye gelmesiyle ortaya çıkmıştı. Evren Yıldız tutuklanarak Bulanık Kapalı Cezaevi’ne konurken, ona yardım ettikleri ileri sürülen kız kardeşi, yengesi ve amcasının kızı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Ancak olayın atlanan bir diğer kan donduracak yanı daha vardı; de bir intikam tecavüzünün kurbanıydı. Yine aynı terane söz konusuydu. Ortada, iki yıl önce "aldığı" gelinin bakire olmadığını öğrenen bir kayınpeder, o gelinin ırzına geçmekle suçlanan ağabeyi ve "madem sizin oğlunuz bizim kızımızı..." öfkesi vardı. İnsanın aklına, "Peki niye iki yıl sonra?" sorusu geliveriyordu istemeden. "Çünkü küçüktü, büyümesini beklediler" diyenler oldu. gerçekten de dokuz çocuklu ailenin ilk kızıydı ve diğer kız kardeşi dört yaşındaydı henüz. Olayın hangi yanının daha çok kan dondurduğu GELSİN DİYE KÖYÜN SUYUNU KESTİLERNeyse ki bu olayda sırları saklamak istemeyenler de çıktı. babası İzzettin M., kızına tecavüz edilmesi için köyde ciddi bir komplonun kurulduğunu anlattı Hürriyet’e. Kendisi bir hastası nedeniyle Van’daydı. O sırada amcasının oğlu bıçaklanmıştı. Oğlu telefon ederek hemen köye dönmesini söyledi. "Bu olayı gizlemek için yaptılar. Ben dönene kadar olay bitmişti" göre komplo şöyle kurulmuşu Önce köyün elektriğini, sonra da suyunu kesmişlerdi. Küçük Z. su almaya, onların evinin önündeki kuyuya gelsin diye. Nitekim Z. su almak için kuyuya gelmişti. O sırada, dava dosyasına adları geçen kadınlar, Z.’ye "Çay için su alacaksan, gel çeşmeden al" diye seslenmişlerdi. Z. içeri girer girmez de üstüne İzzettin M.’nin içerde olduğunu söylediği kişiler bilinenlerden çoktu; Cemil Yıldız, Nuri Demir, Mahmut Yıldız, Nurettin Yıldız ve üç kadın. Z.’nin kolları tutulmaktan ve sıkılmaktan mosmor olmuştu. Babasına gözünün de bağlandığını anlattı. O yüzden tam olarak kimin, ne yaptığını anlayamamıştı. Ancak hastane raporu, bekaretinin bozulduğunu gösteriyordu. KADINLAR PARMAKLA YAPMIŞ OLABİLİR!Peki nasıl? Orası da bir muammaydı. İzzettin M. "Kızım bu kadarını anlatabildi. Ancak avukat ona, parmakla yapılırsa ceza daha az olur gibi şeyler söylemiş. Kadınların parmakla yaptıkları da söyleniyor. Bilmiyoruz, kim ne yaptı" diyor. Z.’nin hatırladığı canının çok acıdığı ve oradan ağlayarak çıkıp evine koştuğu...Peki neden diye soruyoruz İzzettin Bey’e. Söylenenler doğru mu? Oğlu karşı aileden bir kızla birlikte oldu diye küçük kızını kurban ettiklerini düşünüyor mu? "Hepsi züppelik, hiçbiri doğru değil" diyor "İki yıl önce senin oğlan bizim gelinle ilişkiye girmiş dediler. Kız iki senedir kocasının yanındaydı. Bu olaydan sonra tecavüz getirdiler. Kocası garibandır, zorla ayırdılar getirdiler, buna bahane olsun diye." Peki niye yaptılar o zaman? Bu soruya da şöyle cevap veriyor "Geçen sene bizim aramızda kavga çıktı, benim amcamı dövdüler, biz de onların amcaoğlunu dövdük. Aramız iyi değildir. Zulüm yapıyorlar, onlara karşı geldik diye." YİNE AYNI ÇÖZÜMTECAVÜZCÜNLE EVLEN!Malazgirt Adliyesi’ne yansıyan bu olayda, suçlanan taraf olan Yıldız ailesinin büyüğü Kudbettin Yıldız. İlçede kulaktan kulağa, Burukan aşiretinden olan zengin işadamının estirdiği terörden söz ediliyor. Adamlarının her şeyde "mana aramasından", en ufak bir olaydan dolayı silahların çekilmesinden, köyde her yıl iki kişinin öldüğünden "aman çok kurcalanmasın, üstü örtülsün ki kan davası başlamasın" vicdanı yapılıyor. Babaya yine aynı şey öneriliyor "Cezaevinde bulunan Evren Yıldız’la evlendirilsin, olay tatlıya bağlansın." Ancak baba İzzettin M. öyle düşünmediğini söylüyor "Diyorlar ki al iki sene önce gelin aldığımız kız sana, bizim kızlığını bozduğumuz kız da bize! Kesinlikle olmaz. Ben kızımı evlendirmem. Bir kere benim kızım daha 12 yaşında. Evlilik yaşında değil. Hem yapmadığımız bir işi niye kabul edelim? Onun kızı ona, benim kızım bana."Peki her an silahların patlayacağı korkusuna ne diyor? "Evet her an kan davası başlayabilir. Ama ne yapayım, her gün ölünmez ki. Korkuyorum elbette ama korkunun ecele faydası yok. Devlet bu olaya, bize sahip çıkmazsa nereye kadar giderse." Devletin sahip çıkmasından kastı şu "Jandarma karakolunda ifade verirken söylediğim kişi bir türlü ifadeye çağrılmıyor, oysa oradaydı. Ancak davada geçmiyor. Nuri Demir, korucudur. Geri getirdikleri kızın dayısıdır. Ama onun ifadesini bir türlü almıyorlar. Birileri hep korunuyor." Kızıyla ve eşiyle görüşme isteğimizi kabul etmiyor İzzettin M. Biraz köyde hava çok gergin olduğundan, biraz kızının psikolojisinin iyi olmamasından. "Her gün ağlıyor, evden çıkmıyor" diyor. Ona "töre"yi soruyorum, şu cümlelerle "Daha önce bu bölgede çok oldu, bekaretini yitirmiş genç kızlar, aileleri tarafından namusu kirlendi diye öldürülüyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?" Yine insanın kanını donduran, o kadar net bir cevap veriyor ki "Benim kızım isteyerek o çocuğa gitseydi, öldürürdük. Bizde öyle bir dava vardır. Ama zorla götürüldü, zorla oldu her şey. O yüzden o benim kızımdır."Biz yine meraklı bakışlar ve sorular arasında olayın geçtiği köydeyiz. köyü Beşçatak, görüntü ve olanaklar açısından B.’nin yaşadığı mezradan kat kat üstün. Güzel bir ilköğretim okulu binası var ve bahçesinde oynayan neşeli çocukları. Ancak havasına yayılmış elektrik daha içeri girer girmez hissediliyor. Ve orada olmamızdan duyulan rahatsızlık da bize bir şekilde iletiliyor. İnsanlar, "bilgi vermemeleri" konusunda büyük erkeklerin kavga edip, bu nedenle küçücük kızları cezalandırdığı o köyden de sırların içinde kaybolarak, bu kez hikayesine bir üç nokta koyarak ve yetkili ve etkililerin, asıl gerçeğin peşine düşmelerini bekleyerek BİR YAŞITI ŞÖYLE DEDİ KENDİNİ SUÇLUYOR, KEŞKE SU ALMAYA kim olduğunu yazamayacağımız bir yaşıtından, her gün ağlayıp kendini suçladığını öğreniyoruz. "Neden o gün su almaya gittim" diye. Babasının, "Ağlama kızım, senin suçun değil" dediğini de anlatıyor. Anlatırken o da ağlıyor "Eğer bu bana yapılsaydı, çoktan birini öldürmüştüm." Evrensel hukuk, aşiret yasalarını ne zaman yenecekGeçen yıl AB yasalarına uyum için değiştirilen eski Türk Ceza Yasası’nda, tecavüzcüyü koruyan ve tecavüz edilen kadını ikinci kez cezalandırmaya neden olan düzenlemeler vardı Tecavüzcü mağdurla evlenirse, cezası beş yıl süreyle erteleniyordu. Beş yılın sonunda da ceza ortadan kalkıyordu. Yeni yasada bu uygulama nihayet kaldırıldı ve kadınlar hayatını tecavüzcüsüyle geçirmekten en azından kağıt üzerinde kurtuldu. Ancak aşiret kanunlarında bu uygulama hálá geçerli. Ve bu iki hikayenin gerçekleştiği bölgede oldukça yaygın ve iş görüyor. Öyle ki, devleti, güvenliği, hukuku temsil eden kurumların başındaki bazı kişiler de bu yaklaşıma teslim oluyor. Jandarma komutanları, "Bunun için mi buralara kadar geldiniz, bunun nasıl bir haber değeri var ki, buralarda çok olur böyle şeyler?" diyebiliyor. Ardından ekliyor, "Anlaşırlar merak etmeyin. Hem siz kurcalamayın ki anlaşma bozulmasın." Kaymakamlar, "Durum çok hassas, her an her şey olabilir, silahlar patlayabilir, biz bunu engellemeye çalışıyoruz, haber yapmasanız" diyebiliyorlar. Nasıl engelleyeceksiniz, diye sorduğumuzda, "Heyetler gidiyor, barıştırmak için" cevabı verebiliyorlar. Peki nasıl barışacaklar? O klasik yöntem, devletin temsilcisinin ağzından da çıkabiliyor "E çocukla kızı evlendirirler. Hem çocuk diyor ki, biz zaten çıkıyorduk!" Peki kız öyle diyor mu? Bilmiyor. Kıza sorulup sorulmadığı bile meçhul. Şöyle devam edebiliyor "Bir kere kız 12 değil 13 yaşında. Hem buralarda geç yazılıyorlar, daha da büyüktür." Bir ileri gelen ona destek çıkabiliyor "Şimdi buralarda erkeklerle kızların nerede tanıştığı bellidir, nereye gidecek, su almaya gidecek de çocuğu görecek..." Biraz daha konuşurlarsa, kızı suçlu çıkaracaklar neredeyse! Onların derdi, gerginlik olmadan olay tatlıya bağlansın, asayiş berkemal olsun. Bu arada küçük kızlara ne olduğu önemli değil. Tıpkı aşiret kanunlarının söylediği gibi... Yani özeti şu Yeni Ceza Yasası yeni haliyle buralara henüz uğramamış. bir sabah uyandığımda merdivenden aşağıya doğru indim. salondaki koltukta 17 yaşındaki kızım bir çocukla beraber uyuyordu. muhtemelen geçirdikleri yorucu gece’nin ardından bitkin düşmüşlerdi. sessiz bir şekilde kahvaltımı yaptım ve yukarıya çıkıp kızımın tanımadığımız bir çocukla salonda uyuduğunu ve gürültü yapmamaları gerektiğini eşime, oğluma ve küçük kızıma masası kızımın uyuduğu koltuktan 5-6 metre uzaklıkta. hepimiz masaya oturduk. delikanlı!” diye bağırdım. daha önce kimsenin dikine bu kadar hızlı uyandığını görmemiştim. kahvaltı hazır’ dedim çocuğu gırtlaklayacak bir ses tonuyla. yanımdaki sandalyeyi çektim ve otur!’ dedim. masa bir anda sessizleşti. herkes tabaklarına bakmaya başladı. kimse kafasını çıplak yatan çocuğun hayatında kat etmesi gereken en zorlu 6 metreydi bu muhtemelen. çocuk altına bir şeyler giyerken eşim ve küçük kızım çocuğu izliyorlardı. çocuk pantolonunu giydikten sonra çektiğim sandalyeye oturdu. boylarındaki oğlum çocuğun omzuna dokundu ve sert bir şekilde başını salladı. oğlum benden daha çok sinirlenmişti. sanki orada olmasak hemen üzerine atlayacak kadar sinirliydi. rus aksanımla, “delikanlı, sana bir soru soracağım. vereceğin cevap senin için çok önemli” dedim ve terlemeye başladı. “kedileri sever misin?” diye gayet arkadaş canlısı ve yakışıklıydı. eğitim almadığı belliydi ancak çok olgundu. çocukta tuhaf bir şeyler sezdim. kızım bana erkek arkadaşının çok iyi birisi olduğunu söyledi. bir aydır tanışıyorlardı. o sabahtan sonra her gün bize geldi. ancak geceleri sabah kızımı bisikletiyle okula götürüyor ve eve getiriyordu. ev ödevlerini yapıp yapmadığını soruyordu. kızım hastayken ve biz işteyken kızımla sonuna kadar ilgilendi. kızıma zaman ayırdı ve çok değer verdi. kızım huysuz olduğundan bile bir melek kadar eğitimi ve işi olmadığını söyledi. ancak kızım çocuğa tapıyordu. çocuk da ona. kendi kendime, hatalarından tecrübe edinir’ dedim ve birlikte olmalarına karşı ay böyle geçti. oğlum yanıma geldi. çocuğa sürekli sorular soruyor ve hakkında bir şeyler öğreniyordu. meğerse çocuk sokaklarda sürekli döven babası intihar etmiş. intiharından 3 hafta sonra uyuşturucu müptelası annesi çocuğu terketmiş. o zamanlar karavanda zamanlar 15 yaşındaymış. üç yıl boyunca sokaklarda yaşamış. parklarda, arkadaşlarının yanında ve ucuz pansiyonlarda kalmış bazen. arada çalıştığı inşaat işi sayesinde kızımla tanışmış. kızım okuldan gelirken çocuk da kürekle lağım temizliyormuş. buna rağmen çocuk yakışıklı, kızım da 17 yaşında dünyayı yeni keşfeden bir kız olunca ve işin içine hormonlar girince…18-19 yaşlarında bir genç. kibar, güler yüzlü, düşünceli, yardımsever bir çocuk. kızımı da mutlu ediyor. çocukluğunu hiç yaşamamış. manik depresif babasının intihar etmesine tanık olmuş. uyuşturucu bağımlısı annesi terketmiş. aç kalınca komşuları yemek inşaatta iş buluyor ve bize gelmiyor. açıkçası onu özlüyoruz. oğlumun en iyi arkadaşı olmasa da iyi anlaşıyorlar. en küçük kızım ona çok güveniyor. eşim ise ona oğlu gibi davranıyor. ben mi? bazen endişeleniyorum. çocuğun mutluluğunu ve küçük kızıma çocuğun durumundan bahsettim. ağladılar. anlatırken kelimeler boğazıma dolandı. aslında kızıma kızmıştım. baştan beri biliyordu. bize anlatmalıydı. hem çocuğu seviyordu hem de geceleri sokakta yatmasına izin veriyordu!!!bir sonraki gün çocuğa evin anahtarlarını verdim. her gece bizde kalmasını istedim. evinde. sonraki hafta evdeki boş odayı düzenledik. mobilya alışverişine çıktık beraber. çok becerikli bir çocuktu. eşyalarını kendi kendine yapmayı seviyordu. çocuktaki yeteneği görünce bunun üzerine eğitim almasını 2000 yılında yaşandı. 15 yıl sonra kızım ve damadım çok kârlı bir iş kurdular. şimdi üç tane de torunum var. biri ikiz. bir kız ve bir Suriye'deki savaştan kaçıp Türkiye gelen kadınların Türkiyeli erkeklere ikinci ya da üçüncü eş olarak satıldığı ifade ediliyor. Anlatılanlara göre, evlililiği tek kurtuluş yolu olarak gören kadınlar, evli erkeklerle başlık parası için evlenmek zorunda kalıyorlar. Bu durumun özellikle Suriye sınırındaki kentlerde normal karşılanmaya başlandığı ve ev sahibinin kirasını ödeyemeyen Suriyeli aileden kira yerine kızını isteyebildiği ifade ediliyor. Mehveş Evin'in Suriye'den Türkiye'ye gelen mültecilerle ilgili hazırladığı yazı dizisi Milliyet gazetesinde başladı. Mehveş Evin, dizinin ilk bölümünde, Türkiye vatandaşlarıyla evlendirilen Suriyeli kadınları anlatıyor. Evin, yazı dizisinin amacının hem Suriyeli sığınmacıların, hem de toplumun yaşadığı sorunlara dikkat çekmek olduğunu belirtiyor. Evin'e göre, her savaşta olduğu gibi, bu savaşın da en büyük mağdurları kadınlar ve çocuklar. İnşaatlarda, depolarda hatta ahırda yaşayan birçok insan olduğunu aktaran Evin, çoğunun, “buna da şükür” dese de durumun, giderek içinden çıkılmaz bir hal aldığını söylüyor. Mehveş Evin, Hatay'a geldiği ilk günden itibaren, kadın-erkek herkesten şu sözleri duyduğunu belirtiyor “Suriyeli kadınlar çok bakımlı. Türkiyeli kadınlar, kocamı kaptıracağım stresi yaşıyor.” Suriyeli gelinler, savaştan önce de talep görüyordu. Ancak savaştan bu yana ikinci, üçüncü eş olarak Suriyeli kadınlarla imam nikahı yapanlar arttı. Herkesin bildiği bir sır bu. Özellikle Hatay, Urfa ve Kilis “Suriyeli kumaların çok olduğu iller. Hatay-Reyhanlı’nın yarısının Suriyeli ikinci, üçüncü eşi olduğu iddia ediliyor. Bir kamu görevlisi şunları söylüyor “Suriyeliler için 3-4 kadınla evlilik normal. Reyhanlı’da da tek tük vardı. Ama savaşla patladı. Kumaya itiraz eden kadın, dayak yiyor . Zaten ayrılsa ne yapacak? Eskiden kayınvalide baskısı vardı, şimdi kuma baskısı var.” 'Çeyiz-takı istemiyorlar' Evin, Türkiyeli erkeklerin Suriyeli kadınlarla evliliğe heveslenmesinin nedeninin, düğünün “az masraflı” olması olduğunu belirtiyor. Farklı kaynakların aktardığına göre, iki yıl önce 10 bin TL olan başlık parası şimdilerde 1000-2000 TL arasında. Anlatılana göre, başlık parası kadının yaşına veya güzelliğine göre değişiyor. Ancak bu durum “çocuk gelin”lerin sayısının artması anlamına geliyor. Sağlık görevlisi şunları söylüyor “Suriye’den gelen kadınlar, 14-15 gibi çok genç yaşta evlenip anne oluyor. Türk erkeklerinin masrafsız bir şekilde Suriyeli kızlarla evlenebiliyor olması, akla cinsel istismarı getiriyor... Sonuçta Suriyelilerin ne çeyiz, ne eşya ne de takı talepleri var. Yani her şekilde Suriyeli kızlarla evlilik yapmak buradaki insanların işine geliyor. İlk eş olarak da, ikinci-üçüncü imam nikahlı eş olarak da Suriyeliler tercih ediliyor ” Kendi çalıştığı köyün muhtarının oğlunun da bu şekilde evlendiğini anlatan “Maddi durumu iyi olan da olmayan da bir şekilde ikinci hanım istiyor . Adam gidip getiriyor, Bu benim ikinci hanımım’ diye tanıtıyor. İlk eşler de, genelde eğitimi ve sosyal güvencesi olmadığı için sesini çıkaramıyor” diyor. Paran yoksa kızını ver' Mehveş Evin'e göre, kumalık müessesesi hiç masum değil. Suriyeli kadınların çoğu, mağduriyetleri yüzünden evlendiriliyor. Savaştan kaçan ailelerin maddi durumu çok kötü, ne evleri var, ne de işleri. Aileler, kızlarının “Başına bir şey gelecek” endişesiyle Türkiyeli erkeklere evet demeyi tercih ediyor. Urfa, sığınmacıların en yoğun yaşadığı kent. Kadın Yaşam Evi Derneği’nden Emine Hanım, sosyolojik sorunların çok olduğunu anlatıyor “Arap kadınların psikolojik durumu iyi değil. Çokeşlilik çok arttı. Kadınlar kaygılı, niye geldiler diyorlar, istemiyorlar. Evlilikten öte, pazar oluşmuş durumda. Urfa’da aleni bir şekilde para karşılığında yapılıyor.” Evin, ikinci kadınla evlendikten sonra evlendiği kadını beğenmeyen ve “O gitsin bu gelsin” diye üçüncü eş arayanlar olduğunu da aktarıyor. Hatta 700 TL’ye fırlayan kirayı ödeyemeyen Suriyelilere, “O zaman kızını ver” diyen ev sahipleri bile var. Evin, erkeklerin Suriyeli kadınlarla imam nikâhı kıymayı “Onları kurtardık” diye savunsalar da aslolarak savaş mağduru kadınların mal olarak takas edildiğini belirtiyor. 'Yüz binlercesi yok sayılıyor' Suriye’deki korkunç savaş yüzünden 3 yılda 2 milyon 300 bin insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. BM’nin son rakamlarına göre Türkiye’deki kayıtlı sığınmacı sayısı 577 bin 349. Ancak “kayıtsız” Suriyelilerin sayısı yüksek. BM’nin 2013 sonu tahminine göre toplam rakam 1 milyonu geçti. Üstelik yüzde 75’i çocuk ve kadın. Evin, Suriyeli sığınmacıların; kamplarda yaşayanlar, büyükşehirlerde dilenenler ve mücahitler dışında yok sayıldığını söylüyor. Bu kişilerin ne kimlikleri var, ne de hakları. TC kanunlarına göre onlar “misafir” statüsünde. Evin'e göre, bu terim kulağa hoş gelse de “Suriyeli misafirler”in çoğu, barınmadan iş bulmaya, eğitimden kültürel farklara, büyük sıkıntılar yaşıyor. Manita yerine ikinci eş almak daha ahlaklı’ Suriyeli çocuklar için eğitim veren bir kurumun müdürü S. Bey’in ilk karısı Hatay’dan, ikincisi Suriye’den. S. Bey, eşinin bu duruma ne dediği sorulduğunda konuyu “Batılıların ahlaksızlığına” getiriyor ve şunları söylüyor "İkinci hanımımı beş yıl önce Suriye’de aldım. Şimdi 43 yaşında. Üniversitede ilahiyat hocasıydı. Savaştan sonra buraya yerleşti. Şimdi apartmanın üstünde o, altında ilk hanımım yaşıyor." "Batı, kadına saygılı olduğunu iddia ediyor. Peki kadını, eşyanın reklamında kullanan kim? Bir de İslam'ı eleştiriyorlar; birden fazla evliliğe müsaade ediyor diye! Batı’da bir istatistik yapılsın bakayım, kim sadece evli olduğu kadınla birlikte oluyor? Yüzde 1 bulamazsınız!" "Bir erkek, gayrimeşru ilişkilerinden dolayı hanımına hastalık getirdiği zaman, bu büyük vebal değil mi? Bu nasıl bir şey! Avrupa’da her erkeğin kaç manitası var? Bu tür işler yerine ikinci hanımı almak, bana ahlaki açıdan daha doğru geliyor." "Suriyeli garibanlardan iş bulduğunu zannedip sevinen, sonrasında tuzağa düşürülen kızlar da var. Kalbinde vicdan taşımayan insanlar başkalarının mağduriyetinden faydalanıp, onları istismar ediyor." Kadınları kandırıyorlar Savaştan kaçan Suriyeli kadınlarla evliliğin ticarete döndüğünü söyleyen Mehveş Evin, ikinci eş alanların yanı sıra, bu işin tüccarlığını yapanların, garibanları dolandırdığını belirtiyor. Bu tür evliliklere tanıklık eden Hasan, Türkiye’nin her ilinde ilk veya ikinci eşi Suriyeli olan aileler olduğunu belirtiyor “Evlenmesin de ne yapsın? Ama 60 yaşında bir erkeğin, 19-20 yaşında biriyle evlenmesi beni üzüyor. Savaşla birlikte bu tip evliliklerde inanılmaz artış söz konusu.” 'Bekarım dedi, 6 çocuğu var' Adının ve yüzünün gizli kalması şartıyla konuşan Suriyeli kadınlar Mehveş Evin'e şunları anlattı Suriyeli dört eşi olan birini tanıyorum, 30 çocuğu vardı. Aile, maddi sıkıntılar yüzünden farklı illere dağılmış. Kız çocuklarından birini berdel yaptı. Meğerse adam bekâr değilmiş, altı çocuğu varmış. Bir ay evli kaldılar, kız babasının yanına döndü. Evlenmek isteyen erkekler, Hatay ve Urfa’dan gelen hemşerilerimize ulaşıyorlar. Ekmek veremedikleri için kızlarını kocaya veriyorlar. Çok kötü durumlar yaşıyoruz. 'Türkiyeli erkekler yalancı' MEYRA Suriye’de erkekler kadınları asla kandırmaz, kadınlar bu kadar ucuz anılmaz! Ama Türkiye’deki erkekler kadınlar için her türlü yalanı atıyor. Suriyeli kızlarla evlenmek isteyen çok erkek var. Gelenlerin yüzde 90’ı yalancı; maddi durumlarının iyi olduğunu ve hiç evlenmediğini söyler. Düğün yapılır, bekâr adamın çoluk çocukları çıkar ortaya! 20-22 yaşında kızlar kandırılıyor. Ya terk etmek zorunda, ya da kuma olarak kalmak zorunda. Biri onların kızlarını kuma olarak götürse nasıl olur? Nasıl hissederler kendilerini? 'Çaresiz kabul edecektim' ŞORE 23 Savaştan kaçıp Türkiye’ye sığındım. Yaşadığımız semte sürekli “yardım için” gelen adamlar vardı. Sonrasında biri, benimle evlenmek istedi. Yaşı 55’miş, eşi ölmüş ve çocuğu yokmuş. Çaresizlikten kabul edecektim. Çünkü adam, aileme ev tutacağını söyledi. Araştırınca öğrendim ki evliymiş, 4 çocuğu varmış. İptal ettim, şu an çaresiz koca bekliyorum. 'Amcamın kzını kandırdılar' HADO 2 yıl önce amcam, 22 yaşındaki kızını 50 yaşında bir adama verdi. Çok zor durumdaydı. Meğer adam çulsuz sefilin tekiymiş. Şu an kız çok zor durumda. Suriye’de yaşadığımız acılar yetmezmiş gibi bunları yaşıyoruz. Allah hakkımızı hak etsin. 'Kocamdan korkuyorum' Bir komşumuz üçüncü eş getirdi. Ben de kocamdan korkmaya başladım. 50 yaşında adamlar, 20-25 yaşındaki genç kızlarla evleniyor. Bu durum beni korkutuyor. Erkek adamın işi belli olmaz. Ben kumaya kandırılarak gidenlerin kusuruna bakmıyorum. Onları oyuna getiren erkeklerin Allah belasını versin. Aracı Yanlışsa Esra Erol'un programını kapatsınlar Benzer evliliklere aracı olan İlyas Bey ise şunları söylüyor 'Artık kız vermiyorum. Altınları çalıp gidenler var, zor durumda kalıyorum. Ama dün, annesi-babası belli, namuslu bir Suriyeliyi verdim. Allah’ın emriyle." "Vesile oluyorum. Bizim köyden başladı evlilik olayı. Kız, tesettürlü, masrafı yok... Ahlakı İstanbul’a gelin gidiyor. Beğeniyorlar. Başka var mı diye telefon açıyorlar. 'Valla Suriyeli var' diyoruz, 'ister misin?' 'İsterim.' diyorlar." "Aracıyız yani... Vatandaş yanlış anlıyor. Suriye’ye bir alo demesi 10 TL. Masraf yani. 20 gün önce Afyon’da evlendirdim. Cebimden masraf yaptım. Duymuş arıyor, Niğde’den. “Kardeş, Niğde’nin patatesi meşhur, bir çuval getir” diyorum. Patates yoksa sana kız yok! "Biri düğün yaptı 'Kefil misin' dedi. Ne kefil olacam? Kapalı karpuz, plakasız araba veriyorum. Bu benim bacım değil ki! Karışmam." "Evli olan kişiyle evlendirmem. Herkes dengini alır. Çanakkale’ye kız vermişim ben. Yanlışsa Esra Erol’un programını kapatsınlar."

büyük kızını istemem ufakta kızını ver bana